KÜLTÜR-SANAT YAŞAM 

YAŞAR USTA’NIN PATAKLADIĞI GENÇ İTALYAN

Gittiği ikinci sınıf spor salonunun parasını ödeyemediği için salondan kibarca kovulan, otuzlarının başındaki genç İtalyan bir adam ile evcil hayvanların satıldığı bir petshopta kedilerin, kuşların pisliklerini temizleyen gözlüklü, alımlı ve şapkasının altına gizlediği simsiyah saçları ile utangaç genç bir kadın…

Ringde yediği dayağın acısını, kazandığı kırk beş dolardan sonra unutan genç İtalyan; pislik ve sefalet içerisindeki tek göz odasında, çocukken geçirdiği yüz felcinin mirası hepimizin bildiği o tuhaf ses tonuyla, petshoptaki genç kadına yapacağı esprileri düşünür. Her tarafın yılbaşı motifleriyle süslendiği bir şükran gününün akşamında genç İtalyan; gözlüklü, güzel kadını ilk randevuya ikna eder. Genç adamın, bu hiç tanımadığı kadın hakkında bildiği tek şey, güzel kadının buz patenini seviyor olması ve ilk buluşmalarının bomboş bir buz pateninde keyifli bir yürüme denemesiyle geçmesi.

En büyük hayali oyunculuk olan, uzun süre işsiz kalan, hatta en iyi arkadaşı ve köpeği Butkus ile bir otobüs terminalinde haftalarca yatmak zorunda kalan bu genç İtalyan adam, 1975 yılının 24 Mart’ında Muhammed AliWepner maçını izlerken kaleme alır bu senaryoyu. Senaryosu defalarca kez reddedilen genç adam, en sonunda hem senaryosunu hem de senaryonun başrolünde kendinin oynamasını kabul ettirdiği bir yapımcı ile anlaşmaya varır ve 35 bin dolar kazanır. Kazandığı bu paranın 15 bin dolarını hiç tanımadığı bir adama 25 dolara satmak zorunda kaldığı köpeği Butkus’u bulmak ve adamdan geri almak için harcar. Başrolünde kendisi oynadığı bu filmde kavuştuğu arkadaşı Butkus’u da oynatır. 1976 yılında gösterime giren film, gişede kırdığı seyirci ve izlenme rekorunun yanı sıra, en iyi film dalında üç Oscar alıp, Oscar kazanan ilk spor temalı film olarak tarihe geçer. Tam bir Muhammed Ali hayranı olan bu genç İtalyan, bir özel film gösterimi ayarlayıp, filmini yanındaki iki kişi, birlikte tekrar izlemek ister: Boksun Elvis’i Muhammed Ali ve ünlü film eleştirmeni Roger Ebert ve de kendisi Sylvlester Stallone.

Rocky o yıllarda Oscar’da objektiflere poz verirken Türkiye’de aynı yıllarda, gazino ve gece kulüplerinde Adile Naşit’le birlikte hem şovmenlik yapıp hem de hayata tutunmaya çalışan, lise öğrencisiyken Bakırköy Halkevinde başladığı tiyatro hayaline, geleneksel Türk tiyatrosunun simgesi olan “Kavuk”un üçüncü sahibi ve Türk sinemasında ‘Bizim Aile’nin (1975) Yaşar Usta’sı olarak adını yazdıracak Münir Özkul’un rüzgârı yeni yeni başlıyordu.

Gücün, paranın bu kadar kutsallaştırıldığı, hatta ‘olmazsa olmaz’laştırıldığı günümüz dünyasında, ben bu yılbaşı akşamında, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden, Fred Çakmaktaş’tan Ayı Yogi’ye, Al Pacino’dan Robert de Niro’ya kadar birçok karakter ve oyuncuyu seslendiren ve sesi hep kulaklarımızda kalan tiyatro oyuncusu Sezai Aydın’ın seslendirdiği ‘Rocky 1’ filmi ile ‘Rocky 1’den sonra da, Rocky Balboa’dan daha çevik ve daha cesur olan ama Oscar’ı olmayan ama samimiyet ve aile kavramlarında çıtayı zirveye taşıyan, “Bak beyim, sana iki çift lafım var!” deyip haşladığı milyarder fabrikatörlerin bile en az bir kere severek izlediği, mükemmel oyuncu kadrosuyla ‘Bizim Aile’ filmini izleyeceğim.

– Sezai Aydın –

Yaşar Usta’yla Rocky Balboa aynı ringe çıksa hiç şüphesiz yere yığılıp kalan bizim Yaşar Usta olmaz. 2022’ye siz nasıl gireceksiniz, bilmiyorum; ama ben baş ucumda kitaplarımla, odamda Bill Conti’nin ‘Gonna Fly Now’ şarkısı eşliğinde, Rocky Balboa’nın hem Yaşar Usta’yı hem Sezai Aydın’ı saygıyla selamlamasına şahit olarak gireceğim.

Mutlu yıllar Yaşar Usta, mutlu yıllar Sezai Aydın!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar