YAŞAM 

MAVİ ÇOCUK

–Serdar Ali Hortoğlu için…

Kardeşinden bir mektup almışsın. Zarfını özenerek açmışsın; çizgili kâğıda yazdıklarını incitmeden okumuşsun. Ateş böcekleri dönenmiş etrafında, ışıkları yürek bölgene işlemiş. İçlenip gözün yaşın akıtmışsın –demedin ama ben anladım–.

Belli, duyguya bolalmışsın, içinde bir dağ kabarmış. Bir şey yapmalıymışsın. “Haydi, birlikte yapalım”mış.

Bir mavi düş mü yaratmalı, yoksa bir maviliğe mi koşmalı?

Mavi deniz ufuk çizgisine doğru dalgalanır, göğü ıslatır. Gün yükselir, sarı ışın demetlerini boylu boyunca saçar, altın rengi huzme olur…

Şuracıktaki sazlığın tenhasında bilgece bakıp vakur duran telli turna, kendine eğmeçli bir biçim verir, kanatlarını yanlara kocatarak açar, sonra yalpak uçar; te bulutların yukarısına ağar…

Sesimiz turnaya erişsin. Desin ona, öyle hemen öte geçeye aşmasın, toplasın etrafına cümle kuşların neslini semaha dursun, tellerini denizin tuzlu mavisine bansın, gelsin ‘Mavi Türkü’müze bulasın.

Benim aklıma bir şeyler geldi. Kıyıda denize bakıp hayaller kuran bir çocuğu anlatalım. Şöyle bir şeyler olsun: Mavi bir deniz, kıyıda çocuk…

Tamam, başlayalım bakalım, sonrası gelir nasıl olsa…

Mavi bir deniz/ Kıyıda çocuk/ Elinde şeker/ Dilinde türkü/ Aklında oyun/ Konuşur maviliklerle (burayı üç kere tekrar yapalım, sönerek gitsin.)/ Mavi bir deniz ve bir çocuk (iki kere söyleyelim, karar mısrası olsun).

Bu giriş oldu, bence. Şimdi devamını bununla ilişkilendirebiliriz. Bu nasıl bir çocuk, kim? Ne yer, ne içer? Bir şahsiyeti olsun. Şimdi onu belli edelim.

Haydi, kalk çocuk/ İşte tezgâhın/ İşte boyalar/ İşte caddeler/ Kundura pabuç/ Caddeler insan dolu (aynı şekilde, üç kere tekrar, giderek sönsün.)/ Haydi, kalk çocuk, işte yaşam.

Tamam, bu boyacı çocuğa bir de duygu verdik mi tamam olacak. Hem bir eylem de katarız.

Boyadı çocuk kunduraları/ Maviliklere/ Kurdu kendine/ Mavi bir dünya/ Yürüdü maviliklere/ Umutlu bir geleceğe/ Yanında tezgâhı ile/ Mavi bir çocuk ve bir deniz.

Çok güzel oldu ama orasını öyle demeyelim, mavi çocuk mu olurmuş?

Tamam, haklısın ‘Çocuk niye mavi olsun?’ diyorsun; ama çocuğun rengi mavi değil, kendine kurduğu mavi dünyanın rengine bulanıyor, kendini boyamıyor. Bak, böyle çok güzel oldu, diyalektik bir bütünlük sağlamış olduk; hikâyeye neden-sonuç ilişkisi katmış olduk. Tamaam, sakin ol, güzel oldu. Hem merak etme, sen de zamanla seversin…

Zamanla sevdin. Zaman neleri değiştirmez ki?

Senden bize çalıp söylerken ahir zaman mesellerinin tozunu yükseltircesine derin ve içre daldığın türkülerimiz gibi ‘Mavi Türkü’ kaldı; bana da ayrıca, bu türküye can verirken yanında olmanın kıvancı!

– Serdar Ali Hortoğlu –
Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar