EDEBİYAT 

DİYAGONAL DİYALOGLAR – 8: PASTORAL

+ Şu manzaranın güzelliğine bak. İnsan bakmalara doyamıyor. Sence de güzel değil mi? Şimdi içine dalıp yuvarlanmalı. Çocukken söylediğimiz bir şarkı vardı: “Kıır çiçekleri ovalara yayılıır…

Karşıdan bakması daha güzel. İçinde olunca ürperiyorum ben.

+ Olur mu? Çimenler, çiçekler, kelebekler… “İinsan yine hayran olur sarılıır…

İşte, o çimlerin arasında dolanan karıncalar, böcekler kaşıntı yapıyor bende. Lafı bile yetti; bak, tüylerim diken diken oldu!

+ Yapma böyle. Onların doğal ortamı bu, evi. Yakından baksan her birinin ne harika, ne benzersiz olduğunu görürsün. “Bal yapanlar peteklere konarlar…

Elimde değil, ürperiyorum işte. Bilinçli yaptığım bir şey değil ki. Onların altı tane bacağıyla böyle üzerimde dolandıklarını düşünüyorum. Öyle bir his geliyor. Iğy! Bak yine ürperdim. Biliyorum, psikolojik bir durum; ama insan, psikolojisine, ellerine bacaklarına olduğu gibi hükmedemiyor. Belki başkaları yapıyordur; ama en azından ben yapamıyorum, anlıyor musun? Psikolojime hükmedemiyorum!

+ Yemyeşil çimenler, rengârenk çiçekler… Uğur böcekleri… Böceği bırak, tüm canlılar için vazgeçilmezdir kırlar, bayırlar. “Kuzucuklar taze çimen otlarlar…

Ya tamam, bak, ben seni anlıyorum; fakat sen beni neden anlamıyorsun? Ürpertiden söz ediyorum, üzerimde bıraktığı kötü etkiyi anlatıyorum. Psikolojik diyorum. Çimenlerin üzerinde yatıp yuvarlanmak bana göre değil… Anlıyor musun? Ben onu yapamam.

+ Ben de senin kendini olumsuz şartlandırdığını söylüyorum. Sadece olumsuz diye nitelediğin kısımları düşünüyorsun ve takıntı yapıyorsun. Biraz da güzel tarafından bakman gerekir, onu söylüyorum. “Filizlenmiş ağaçlarda yapraklar/ amber gibi mis kokuyor top-rak-lar

Of, nefesim daraldı resmen! Sen o amberin ne olduğunu biliyor musun; onu söyle, biliyor musun?

+ Canım hep söylerler ya, ne bileyim, güzel koku gibi bir şeydir sanırım.

Balinanın kusmuğudur, benim canımın içi! Kusmuk kokusu, kusmuk! Ayrıca o mis kokusu da aslında misk geyiğinin testislerinden salgılanır. Senin o “kıırlardan” aldığın kokular bunlardır, işte.

+ Bak yahu, ne oldun sen, güzelim? Tamam, olabilir; takılma sen oralara. Şu manzaraya bak. Renk cümbüşü insanın içini açmıyor mu, ilham vermiyor mu, içine yaşama sevinci doldurmuyor mu? “Kııır çiçekleri…

– Deminden beri şarkıyı yanlış söyleyip duruyorsun. Bir kere o “kır çiçekleri” değil, “kuş sesleri” olacak. Sen şimdi git, o kusmuk kokusunu, o testis kokusunu doyasıya içine çek; içinde kımıldanan kırkayaklarla, solucanlarla dolu çimenlerde yatıp yuvarlan… O güzelim rengârenk çiçeklerini de üzerindeki yeşil bitleriyle, kara böcekleriyle alıp ağzına tıkıştır, bir güzel ye! Sana afiyet olsun!

+ !..

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar