DİYAGONAL DİYALOGLAR – 3: BERHUDAR

-KOCAELİ-
– Berhudar ol.
– Sağ ol. Sen de ol berhudar.
– Sen biliyor musun, ne demektir “Berhudar ol”?
– Bilmiyorum.
– E, ne demeye dedin o zaman? Ya iyi bir şey değilse?
– İyi olmasa sen söyler misin bana? Belli ki iyi bir şey.
– Hah hah ha! Doğru, iyi bir şey. Bir iyi dilek sözü. Ama çocuklar büyüklere söylemezler. Büyükler söyler. Büyük lafıdır.
– Anlamı ne peki? Başka bir dilde mi?
– Başka bir dilden gelmiş. Bazı durumlarda diller, komşu dillerden bazı kelimeleri, sözleri alırlar ve kullanırlar. Karşılıklı bir alış-veriş gibi düşünebiliriz bunu.
– Takas gibi mi?
– Aşağı yukarı… Hah hah ha! İlahi çocuk. Takası da bilirmiş. Ama bir kelime aldın diye karşılığında bir kelime vereceksin diye bir şey yok. Belki on kelime alırsın, bir kelime verirsin.
– Bizimki daha değerli tabii, onların on kelimesine karşılık bizim bir kelimemiz. Kârdayız!
– Yok, pek öyle değil. Burada işler tam tersi işliyor. Biraz karışık bir mesele. Şimdi senin kafanı karıştırmayayım. Belki ileride, büyüyüp liseye geçtiğinde yeniden konuşuruz bunları.
– Neden şimdi konuşamıyoruz. Ayıp bir şeyler mi var yoksa?
– Hah hah ha! Yok, yavrucağım, öyle değil. Okulda öğretmenlerin bazı dersleri henüz size anlatmadıkları için sana anlaşılmaz gelebilir. O yüzden.
– Hım… Peki, “Berhudar ol” ne demek, anlamı ne?
– “İyi günler göresin, mutlu olasın, yücelesin” demek.
– Peki, neden “İyi günler göresin” demiyorsun da “Berhudar ol” diyorsun?
– Hah hah ha! Güzel sordun, aferin sana. Herhalde o kelime hoşuma gidiyor, o yüzden onu söylemek istiyorum.
– Bana biraz garip geldi. Kendi dilimizdeki gibi kullansak daha doğru olmaz mı?
– Kendi dilimiz derken neyi kastediyorsun, peki?
– Konuştuğumuz dili, işte.
– Ne konuşuyorsak bizim kendi dilimiz değil midir? “Berhudar ol” diye konuşuyorsak, o zaman o da bizim kendi dilimizdedir. Öyle değil mi?
– Hayır, ben anadilimizi kastetmiştim.
– Herkesin anadili farklı olabilir. Herkes kendi anadilini konuşmak ister. O zaman anlaşmak mümkün olmayabilir.
– Sen benim dedem olduğun için bizim anadilimiz aynıdır. Biz anlaşabiliriz.
– Ah benim yavrucağım, o işler bildiğin gibi değil, çok karışık. Söyleyecek ne çok şey var, bir bilsen. Dilimin ucuna geleni sana söyleyebileceğim günleri görebilecek miyim acaba? Ömrümü tüketmeden sana gürül gürül bir “Parev!” (*) diyebilecek miyim?
___________________________________________
(*) Parev: (Ermenice) Selam, merhaba.