EDEBİYAT 

DİYAGONAL DİYALOGLAR – 2: BOZUK

Bozuk bu.

Bozuk değil, iş görüyor.

– Nasıl iş görüyor? Çalışmıyor işte!

– Benim işimi görüyor, karışma sen.

– Sen ne yapıyorsun ki bununla? Başka bir şey için mi kullanıyorsun?

– Yapıyorum işte bir şeyler. Ne kadar uzattın. Bırak, kurcalama artık.

İstifçisin. Biliyorsun, değil mi?

Hayır, efendim! Hiç de değil; tutumluyum ben. Savurgan değilim. Atmıyorum, lazım olur bir gün diye saklıyorum.

– E, ne farkı var?

– Şu farkı var: Senin dediğin, çöpleri biriktirir. Ben hasta değilim. Laflarına dikkat et!

Tamam, kızma hemen. Ben sadece işe yaramaz şeylerden kurtulmanı istiyorum. Bir sürü malzemeyle dolu her taraf. Eminim, bazı şeylerin varlığını bile unutmuşsundur. Bir şey arayacak olsan bulamayacaksın. Bir gün sen bile bu eşyaların arasında kaybolacaksın diye korkuyorum.

– Abart sen, abart. Babası kılıklı.

– Ay ilahi, anne; nesi vardı babamın? Hem ne güzel işte, bana bakarak özlem giderirsin.

Sen bırak laf sokuşturmayı da, bir yuva kumaya bak bir an önce. Bak ablana, aslanlar gibi iki tane doğurup koydu kenara. Sen hâlâ hülyalı bir dünyada fink atıp duruyorsun. Artık biraz aklını başına toplamanın zamanı geldi bana kalırsa.

– Ay anne sen de iyice hoş oldun. O ne demek öyle, “Hülyalı bir dünyada fink atıp duruyorsun?”… Hiç güleceğim yoktu; ömürsün vallahi.

– Sen git de mahkemelerde hâkimlere, savcılara et o laflarını. Ne zaman hayatına çekidüzen vereceksin onu söyle bana; ne zaman?

– Birkaç fink kaldı, onları da atayım, “düpdüzgün” olurum, meraklanma sen!

– Hah, sen böyle devam et. “Düpdüzgün olurum” demek kolay.

– Laf kalabalığı yapıp meseleden uzaklaştırmaya çalışıyorsun; ama ben kül yutmam; avukat olduğumu unuttun galiba. Söyle bakalım, ne iş için kullanıyorsun bunu?

– Ay taktı bu da! Kızım, sana ne, ne için kullanırsam kullanırım? Sen işine bak!

Merak ettim. Belki farklı amaçla kullanma konusunda yardıma ihtiyacım vardır. Benim de bozuk bir tost makinem var, atmayıp bir şeyler için kullanırım belki. Bana ilham verirsin.

– Bir şey için kullandığım yok, kızım. Ben de zaten atarım diye düşünüyordum.

– Bak bakayım sen bana. Ağlıyor musun sen? Gözlerin dolmuş…

– Aman, ne ağlaması be?

– Söylemezsen yakandan düşmem, ona göre. Söyle hadi!

Dört sene oldu. Yokluğuna alışmak kolay olmuyor. Beraber kullandığımız eşyaları hayatımdan söküp atamıyorum kolayından. Dokunduğumuz, kullandığımız eşyalar hayatımızın bir parçası, kızım. Bari onları hayatımdan eksiltmeyeyim, gözümün önünde olsunlar istiyorum, kötü mü yapıyorum?

– Canım annem, çok güzel yapıyorsun…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar