YAŞAM 

‘YÜRÜYORUZ TÜRKÜLER İLE, ISLIKLAR İLE; KIZIL SAÇLI BEKLEYİŞLERE DOĞRU’

Şubatın izdüşümlerini toplamaya çalıştığımız bir gece yarısı, “Kızıl bir gül yaprağı/ düşmesin avuçlarından/ çünkü o aşktır/ yakamozdur/ cinayettir” diyen Nilay Altay’ın (*) sesine kulak veriyoruz; sessizlik, ıssızlık ve yalnızlık içindeyiz.

Bu memlekette esaret gridir/ bu memlekette özlem yeşildir/ bu memlekette umut mavidir/ ve her memlekette beyazdır düşler” diye devam ediyor Nilay Altay.

Bilmem, farkında mısın?” diye soruyor, “Yürüyoruz türküler ile, ıslıklar ile/ kızıl saçlı bekleyişlere doğru” diyor.

Nilay Altay, gecenin karanlığına bembeyaz dizeler bırakıyor:

Bütün yıldızlar savaşa gitti/ ve bütün çiçekler eziliyor cilalı ayakkabılar altında/ bir tek/ bir tek, çocukların rüyaları güzel şimdi.

‘BİR MARTI AĞZINDA TUZLANAN DENİZ’

Dışarıda protesto sesleri işitiliyor, içeride ölüm sessizliği. İçe kapanık bir yaşam, ruhumuz karasal iklim; ama yine de Akdeniz iklimini arıyor gözlerimiz, şiirde olduğu gibi “bir martı ağzında tuzlanan deniz”i görmek istiyoruz.

Umudumuz dipdiri, capcanlı. Şairlerin dizelerine tutunmuşuz. Onlarsız olmaz, onlarsız olmayacak.

Nilay Altay’a kulak vermeyi sürdürüyoruz:

Başkaldırıyoruz elbette acıya/ nasıl bölüşüyorsak ekmeği/ halkız biz/ çocuklarımız güzel.

Seninle büyük bir mücadelede/ yan yanayız, sevgilim/ sokakları şiirlerle döşüyoruz/ çocukları şarkılarla. // Adımlarımız yeni bir güne hazırlanıyor.

Çocuklar şimdi daha bir güzel/ şimdi daha güzel bu şarkılar/ şimdi halaylar valslar tangolar/ güzel, daha güzel/ yumruklarımızın üstündeki maviler kadar.

Dizeler dizilmeye devam ediyor geceye:

Alev kokusu sarıyor gri laleleri/ koşuyoruz rüzgârla/ çıplak göğe sarılmak için/ ellerimiz ıslak, saçlarımız ıslak/ düşlerimizin maviliği gibi/ boykot ediliyor her öpücük/ gökyüzüne bakma yasağı olan her gecede.

Ne zaman ayrılık isyan çıkardıysa gözlerimizde/ o zaman sol yanımızda devrim yaptı gözyaşlarımız/ o zaman fişlendi gülücükler/ o zaman tutsak kaldık birbirimize/ o zaman şair olduk/ o zaman öldük.

‘MENEKŞELER KADAR SARILALIM HAYATA’

Sevdalı bir hayat, yaşadığımız. Yaşamak güzel, nefes alabilmek güzel; sevmek, sevilmek güzel. Aşk güzel.

Nilay Altay ne diyor?

Seni anımsadıkça ıslıklar fırlatıyorum insanlara.

Dudaklarıma dökülen denizlerden maviler süz bana.

Yaşıyorum kozalağında pembe bir ipek böceğinin.

Ve şöyle devam ediyor:

Tutkulu bir şiirde yıkandım az önce/ ve kimin söylediği belli olmayan bir şarkı gibi kokuyorum/ yabancı insanların gülüştüğü o gece vakitlerinden/ sarkıtıyorum ıslak ayaklarımı şimdi/ tüm çıplaklığına beyazın/ ve özgürlüğün göğüs kafesine.

İyi ki diyor, iyi ki yazıyor.

Ve soruyor:

Avuçlarımdaki umut parçalarından/ gökyüzü yapmaya gücün var mı?

Ve iyi ki de umutlu:

Menekşeler kadar yol alalım/ menekşeler kadar sarılalım hayata. // Menekşeler kadar gülelim/ en az menekşeler kadar. // Menekşe olalım/ bir avuç menekşe. // Saçlarımız menekşelenmiş, acımız ve kayıplarımız/ baharı getiriyor.

‘UMUTLU ŞARKILARDAN VE ŞİİRLERDEN GERİYE…’

Şubatın izdüşümleri… Gecenin bir vakti…

Şairlerin dizeleri derya deniz. İyot kokusu şahane. Balıklar pul pul hüzünlü.

Bizlerse gelecek günlerden umutluyuz.

Ve Nilay Altay’ın dizeleri:

Şimdi umutlu şarkılardan ve/ şiirlerden geriye/ kükürde bulanmış bir dem/ bir yas/ bir ayrılık kalır/ sen de ayrıl ve sıyrıl/ parçalanmadan ateşin/ ve sönmeden/ sen de ayrıl/ ve arın/ kemiklerine kadar sızan/ iğneli şehirlerden.

________________________________

(*) Son Baskı’nın Balıkesir’den yazan kalemi Nilay Altay’a, bu güzel şiirleri için teşekkür ediyoruz.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar