YAŞAM 

UĞURLAMAK KASIMI TAKVİMLERDEN

Radyomda, güftesi ve bestesi Adnan Ergil’e ait ‘Takvimlerden Haberin Yok mu?’ parçası çalıyor, Gülay söylüyor.

Soğuk bir kış kapıda bekliyor bizi. Gökyüzü bazen yarı aydınlık, uğuldayan rüzgâr titretiyor kaldırım taşlarını. Sokak lambaları kapamak üzere gözlerini…

Hâlâ ayaktayım; bazen salona geçiyorum, bazen oturma odasındayım. Düşünceler, düşünceler, düşünceler sarıyor dört bir yerimi.

* * *

Günlerin ne hızla geçtiğini düşünüyorum eski fotoğraflara bakarken. Ne hızla değiştiğini mevsimlerin… Baharken yaz oluşunu birden, güzken kış aniden…

Daha dün topluyorduk hâlbuki dalyanları İtalya sahillerinden, daha dün ekliyorduk özlemlere özlemimizi, şarkılar söylüyorduk gece yarıları. Günbegün artan heyecanımız sabaha karşılarda indiriyordu yelkenlerini suya. Sabah sarhoşluklarında konuşuyorduk bir sinyorayla telaşlı telaşlı. Kendimizi arayıp buluyorduk o “mesafeli” duruşlarda. Hesaplamakla uğraşıyorduk yüreğimizin debisini.

* * *

Düşünmek iyi geliyor gecenin sabaha çalan saatlerinde. Hatırlamak o eski günleri… Hüzünlenmek ardından…

Unutmuyor insan yüreği yaşadığı onca hatırayı, hatırlıyor yeniden. Kimi zaman korkarak uyanıyor, kimi zaman ağlayarak bekliyor güneşin doğuşunu, kimi zaman gürleyerek çakıyor gökyüzünde şimşek şimşek. Yağmur oluyor beraberinde, sağanağa dönüşüyor ansızın, yere göğe sığmıyor yüreğindekiler. Taşıyor kalemin mürekkebi birden, kalem değil artık yazan sanki, mürekkep kendiliğinden buluşuyor yazıyla ve akıyor paragraf paragraf; sabahsızlığın penceresini de tıklatarak…

Ah o insan yüreği… Ah o deniz pembesi özlemler… Ah o okyanus okyanus bakan gözbebekleri…

* * *

Sabah olmasın istiyorum bu gece. Bu gece bitmesin istiyorum. Bir sonraki gece hemen olsun, gökyüzündeki o parlayan yıldız hemen sönsün ve yeniden aydınlansın sözcüklerimiz. Düşüncelerimiz, fikirlerimiz, söz öbeklerimiz…

Birçok konu tartışılsın yeni gecenin ilerleyen saatlerinde, bir şair en yürekli dizelerini bu gece yazsın örneğin, birçok defa yuvarlansın aklımızdakiler.

Uyumak olmasın bir müddet daha. Sabahlar olmasın, gecenin karanlığında kalsın tüm kötülükler. Açıklanmasın anlamını bilmediğimiz hiçbir kavram. Anlaşılabilirliğin zirvesinden bakalım yeryüzüne, yeryüzünde olup bitene. Anlaşılabilirlik üzerine inşa edilsin tüm ilişkiler.

* * *

Bakmayın öyle bana! Farkındayım ne yazdığımın ben, biliyorum ne söylediğimi. Zamanın kıyısında dolaşıyorum sadece, gökyüzüne bakıyorum saatlerce, tabiatla konuşuyorum kendimi kaybetmişçesine. Kitaplarda arıyorum yaşamın anlamını, bir sevgilinin titreyen avuçlarına dokunuyorum usulca.

Ne yaptığımı sormayın bana! Biliyorum ne yaptığımı ben! Belki bir mevsimi sonlandırmaktayım umutlara tutunarak, belki bir şarkıyı mırıldanmaktayım o eski güzel günleri anımsayarak, belki kışa “Merhaba!” demekteyim yeni mevsimi gönül şapkamla selamlayarak. Belki de uğurlamaktayım kasımı takvimlerden. Uğurlamaktayım yüreğimde bekleşen her ne varsa: Kasımlar, yalnızlıklar, tüm pişmanlıklar…

Elveda kasım, elveda!

________________________________

Not: 13 yıl önce yazılmış bir yazı…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar