EDEBİYAT YAŞAM 

İLKYAZ SÜRGÜN VERİYOR AVUÇLARIMIZDA; ŞİİR OLUYOR…

Hazirana ramak kala şiirli bir ilkyaz akşamında buluşuyoruz bu sefer. Sevinci ve özlemi dile getiriyor mısralar. Bahar sevinci biraz hüzün kokuyor, yeniden buluşma özlemi saç diplerimizden bizi çekiştiriyor.

Cevat Çapan’ın Cumhuriyet Kitap’taki ‘Şiir Atlası’ köşesi, bu hafta “ilkyaz” şiirlerine yer veriyor. A. Kadir Paksoy’un çevirisiyle Fransız şairlerin ilkyaz heyecanını anlattığı dizeleri mayıstan hazirana adeta umut nakşediyor.

Lucie Delarue-Mardrus’tan Théophile Gautier’e 19’uncu ve 20’nci yüzyılın Avrupa şairlerinin kaleminden dökülenler, 21’inci yüzyılın 20’nci yılında, üstelik koronavirüs salgınıyla mücadele ettiğimiz bugünlerde üzgün ruhumuza pek iyi geliyor.

HÜZÜNLENMEK NE HACET!

İlkyazda biraz deliyizdir/ bütün pencereler aydınlık/ yaban nergisi, çuhaçiçeğiyle doludur kırlar/ her yerde bir dirim, her yerde bir yenilik” diyor Lucie Delarue-Mardrus.

Sanki martta nisanda mayısta baharı kaçıranların hüznünü haziranda mavi düşlere, temmuzda turuncu gülüşlere, ağustosta ise sapsarı güneşlere bıraktırmak istiyor.

Şair, şöyle devam ediyor:

Oh, bak işte bir yeşil dal/ sürgün veriyor yaprakları/ işte açılmış bir lale/ bu akşam gece olmayacak/ kuşlar şarkı söylüyor çağrışarak./ Bu bir bayram diyecek/ bütün çocuklar hoşnut/ ah, işte güzel ilkyaz!

Çağrışarak şarkı söyleyen kuşlar varken ortada, bir yeşil dalın sürgün veriyorken yaprakları, üstüne üstlük zaman da bayram vaktiyken hele; ne hacet hüzünlenmek, ne hacet üzüntüye kapılmak!

SÖĞÜTLERİN GÖZYAŞINI SİLEN GÜNEŞ

Bir yeşil dalın sürgün veren yaprakları gibi ömrümüzün bu ilkyazı da sürgün versin takvimlerde yaprak yaprak. Avuçlarımızda açsın da şiir olsun, aşk olsun, umut olsun. Tutuştursun yüreğimizi, yaksın ateşlerde. Nihayetinde, aklımızdan ve fikrimizden çıkamasın.

Şimdi ise, Théophile Gautier’in dizelerine kulak verelim:

Dallara bakınız/ çiçekten kar yağıyor sanki/ gülümsüyorlar/ kar beyaz kadınlar gibi. // Siliyor güneş/ gözyaşını söğütlerin/ ağıyor göğe/ saf rengi menekşelerin.

İşte, bizi hayata bağlayan; o çiçekten ve o güneşten bakışımız, bakış açımız… İyi ki de biz böyleyiz… İyi ki şiir yürekliyiz…

Şair, şiirini şöyle bitiriyor:

Sinek açıyor kanadını/ ve turna kuşu/ konup kalkıyor/ altın renkli yaban eriklerine. // Çene çalıyor sular/ kaygısız, ilkyazın sevinciyle/ sazan kıvrılıyor suda/ bir ilkyaz daha.

‘VADİNİN UĞULTUSU, SONSUZLUĞUN KOKUSU…’

Fransız şairlerin ilkyaz dizelerini A. Kadir Paksoy’un çevirisiyle okuduk.

O halde onun dizeleriyle noktalayalım yazıyı:

Yorulmasan da/ uzan sırtüstü toprağa/ göğe bak/ ak bulutlara/ güneyden ağır ağır gelen/ rüzgârı dinle/ vadinin uğultusunu/ sonsuzluğun kokusunu içine çek/ acılarını alır orman/ yüreğini ısıtır güneş/ herkesi bağışlarsın dönerken.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar