YAŞAM 

DOLUNAY, TEMMUZ VE ESİNTİLER

Bu esinti başka esintilere benzemiyor. Bu esinti tenime hoş bir tat bırakmıyor. Bu esinti yakıyor, kavuruyor, ağrısını iliklerime kadar hissettiriyor. Nedir, nedendir bilinmez bir ağrı, bir sızı dört bir yanımda kol geziyor. Bir şiir arıyorum ağrılarımı dindirsin diye, bir romanın beni alıp götürmesini istediğim cümlelerinde gezinmeye başlıyorum.

Saat gece yarısını çoktan geçti. Elimde kalemim ve kâğıdımla bir başıma, öylece bekliyorum. Bir de gökyüzünde o aydınlık yüzüyle bana bakan dolunay var. Nereden geldiğini bilmediğim bir su sesi kulağımda bir ezgi tutturmuş gidiyor, sanki denizin hışırtılı dalgası ıssızlığın rüzgârıyla birbirine sürtünüyor. Hayallerin peşine takılıp gitmek istiyorum o vakit; ama esintili ağrılarım yakamı bırakmıyor.

Ağrılarım dinecek gibi değil. Kaç şiir okudum, kaç romanda gezindim; ama dinmedi bir türlü, dinmiyor. Bedenimden sanki sürekli bir şeyler çekiliyor. Yüreğim bir o kadar içine kapanık, dışarı açılmak istemiyor. Susuyor, konuşmuyor. Telefonumun kırmızı tuşuna basılı tutup kapanmasını ve bir vakit açılmamasını istiyorum. Kimse beni aramasın, ben kimseyi aramayayım, kendi iç sessizliğimde, kendi başıma, öylece yapayalnız bir müddet kalayım istiyorum.

Gökyüzü kapkaranlık. Dolunay geceyi ışıtıyor belki; ama ben karanlığı görüyorum. Karanlığa odaklanmışım. Aydınlık dolu yarınları bekliyorum bir temmuz akşamında. Aydınlık dolu yarınların elbet bir gün geleceğine inanmak istiyorum. Tenime dokunuyorum. Esinti kızarıklıkları her bir yerimi sarmış. Ağrılarım geçecek, biliyorum.

________________________________

Not: 9 yıl önce yazılmış bir yazı…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar