ÇÖLLERDE KÜREK ÇEKENLER
-ADANA-
“Biz ne çöllerde kürek çektik/ kaç deniz yitirdik/ en güzel maviyi/ gözlerde değil/ sözlerde çığırdık.” – S. Ç.
Şair, şiirini kâğıda yazıp tutuşturdu elime…
Saatler gece on ikiyi gösteriyordu.
Tekne bir o yana bir bu yana sallanmakta, bizler de kadehlerin bir dolup bir boşalmasıyla o sallantıya eşlik etmekteydik.
İstanbul’daydık, Kadıköy’de Haydarpaşa Garı’nın duvarlarına yanaşmıştı teknemiz.
Şairin şiirini sokak lambasının ışığında okudum.
Sağımdan solumdan insanlar geçiyordu.
Zaman, bir sonbahar gece yarısında sabaha karşıya doğru yol alırken sağımdan solumdan geçen insanların peşine takıldım.
Şairi aradım, şair gözden kaybolmuştu.
Şair neden çöllerde kürek çekmişti ve bizler neden ona eşlik etmiştik?
Denizler neden yitirilmişti?
En güzel mavi gerçekten neredeydi?
Hangi sözlere hangi güzel gözlerin maviliği çalınmıştı?
Sorular birikti.
Saatler ilerledi.
Şairi aramayı sürdürdüm…
Şair, ne o kalabalıklar ne de o yalnızlıklar içindeydi.
Şairi bulsam, ona sorularım olacaktı.
O kâğıdı elime neden tutuşturup daha sonra ortadan kaybolmuştu?
Yazdıklarının bir kopyasını kendisine saklamış mıydı?
Şiirin sorumluluğu büyüktü.
Şairi mutlaka bulmalıydım.
Onu bulmalı ve şiirini ona teslim etmeliydim.
Gece, sabaha yaklaşmıştı artık…
Birileri bir yerlerde sallanmaya devam ediyordu.
Kimileri uyuyor, kimileri konuşuyor, kimileri ise susuyordu.
Sabahın ilk ışıklarına değin şairi arayışlarım devam etti.
Şairi bulamadım.
Gün ışımaya başlayınca da, sabahın mahmurluğunda gecenin yorgunluğunu ve şairin yokluğunun üzüntüsünü atmak için sadece biraz uyudum.
Yudum yudum uyudum…
________________________________
Not: 9 yıl önce yazılmış bir yazı…