YAŞAM 

SÜHEYLA VE HİKMET

Süheyla o sabah erkence uyandı.

Mısmıl uyuyamadı aslında.

İçi kıpır kıpırdı.

O kadar çok mutluydu ki…

Mutluluğu odadan taşmış, bütün Adana’yı sarmıştı.

Güzel bir gün başlıyordu.

Yatağın kenarına oturdu.

Karşı duvarda askıdaki gelinliğine baktı.

Çok sevmişti bu gelinliği.

Nişanlısı Hikmet’le birlikte modelini çok beğenmişlerdi.

Sana çok yakışacak” demişti Hikmet.

Çok da yakışmıştı.

Kapı açıldı, odaya ben doğduktan ve konuşmaya başladıktan sonra nene diye sarılacağım ve çok seveceğim Yaşar Yolgeçen girdi.

Kızına sarıldı.

Bir süre öylece kaldılar.

Gözyaşları bu sarılmaya eşlik etti.

Bütün bunları odanın bir köşesinden izliyordum.

Sonra Mualla Teyze’m girdi odaya.

Ve sonra Necla Teyze’m…

Ablalarına sevgiyle sarıldılar.

Ama kimse beni fark etmedi.

Hikmet, Süheyla’yı kapının önünde karşıladı.

Siyah takım elbisesinin içinde o da çok şıktı.

İnci tanem, çok güzel olmuşsun” dedi Hikmet hayranlıkla bakarak.

Süheyla’nın diğer adı Dürdane’ydi.

Yani inci tanesi…

O nedenle “İnci tanem” derdi hep Hikmet, nişanlısına.

Bir faytonla nikâh dairesine gittiler.

Yakın ahbapları onları alkışlarla karşıladılar.

İkinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürerken imzalar atıldı ve resmen annem ve babam oldular.

Daha sona fotoğraf çekilmek için Foto Venüs’e gittiler.

Fotoğrafçının yanında duruyor ve onları sevgiyle izliyordum.

Annem beni gördü ve gülümsedi.

Kocasına dönüp kulağına fısıldadı:

Kim bu çocuk?

Yıllar sonra ablamdan sonra doğacak oğulları Aydın olduğunu nereden bileceklerdi.

İşte o an kameradan çıt sesi duyuldu.

İnce tanesi” Süheyla ile Arnavut tabelacı Hikmet’in oğulları Aydın Sihay yazdı.

Okuyanların gönlü şen olsun.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar