YAŞAM 

HÜCREDE YAŞAMAK

Yirminci kattaki hücrenizden çıkıyorsunuz, asansör sizi yıldırım hızıyla aşağı indiriyor.

Şifreli, devasa cam kapıdan çıkıyorsunuz.

Ne sizin “Merhaba” diyeceğiniz ne de başkasının “Günaydın” diyeceği biriyle karşılaşıyorsunuz.

Kapının önünde başınızı geriye atıp yaşadığınız kuleye bakıyorsunuz.

Ve her defasında olduğu gibi kendinize şu soruyu soruyorsunuz:

Bu hapishanede sadece ben mi yaşıyorum?

*

Sokağa girince sıcacık günaydınlar, sevgi dolu merhabalar karşılardı sizi.

Bakkalın önünden geçerdiniz.

Merhaba, Hüseyin Amca!

Manavın önünden geçerdiniz.

Kamil Abi, saygılar!

Kasabın önünden geçerdiniz.

Celal Abi, hayırlı işler!

Hal hatır sorarak…

Sevgiler, saygılar sunarak…

Selamlar söyleyerek…

Çocuklar haber götürürdü komşuya:

Bir maniniz yoksa annemgil size gelecek…

Hiç de manileri olmazdı.

Hasta komşuya bir tas çorba, sıkıntıda olana gizlice yardım giderdi.

Bir kâse aşure giderdi komşuya.

Aynı kâse ertesi gün börek çorbasıyla geri dönerdi.

Bir tutam kahve istenirdi.

Bir fincan zeytinyağı…

Yanında kocaman yürek giderdi.

Dostluk giderdi.

İnsan olmak giderdi.

Öylesine kolay giderdi ki…

*

Akşam eve dönüyorsunuz.

Şifreyi yazıp kapıyı açıyorsunuz.

Yirminci kattaki hücrenize yıldırım hızıyla çıkıyorsunuz.

Eve girip kapıyı kapatıyorsunuz.

Girişteki aynaya bakıp soruyorsunuz.

Bu hapishanede yalnız ben mi yaşıyorum?

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar