YAŞAM 

“HAYAT KISA, KUŞLAR UÇUYOR…”

Sevinçten uçabilirim” dedim.

Güldü.

Sahiden, uçabilir misin?

O kadar güzel bir haber verdin ki uçarım” dedim emin bir şekilde.

Tabii ki olanaksızdı uçabilmem.

Mutlu olsun diye öyle demiştim.

Gittim, pencerenin kanatlarını açtım, pervazına çıktım, kollarımı yanlara kaldırdım.

Şaşırmıştı.

Donup kalmıştı adeta.

Ve sonra “Dur!” diyerek bana koştu.

Kendimi boşluğa bıraktım.

Kurşun gibi aşağı düşüyordum.

Biraz sonra yerle buluşacaktım.

Birden kollarımı bir kuşun kanat çırpması gibi indirip kaldırmaya başlayınca havalanıverdim.

Uçuyordum.

İnanmayacaksınız ama uçuyordum.

Gittikçe yükselmeye başladım.

Bulutların arasına daldım.

Pamuk gibi yumuşak ve serindiler.

Sağımdan bir yolcu uçağının geçtiğini gördüm.

Gözleri fal taşı gibi açılmış yolcular pencerelerden bana bakıyorlardı.

Onlara el salladım.

Kaptan pilot penceresini açıp seslendi:

Motorun da yok nasıl uçabiliyorsun?

Sevinçten” dedim.

Bulutları yararak çekti gitti.

Dağların, ormanların, göllerin, tepelerin üstünden geçtim.

Bir kırlangıç sürüsüyle selamlaştım.

Şehir ne kadar da güzel görünüyordu yukarıdan.

Kuş bakışı dedikleri demek buydu.

Uçmak beni öylesine mutlu etmişti ki…

Bütün kuşların da mutlu olduklarını düşündüm.

Hayat kısa, kuşlar uçuyor” demişti Cemal Süreya.

Haydi, gelin; “kısa” hayata inat “uzun uzun” uçalım.

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar