USTURA–2
Ezgi, telefonunu kapattıktan sonra parmakları bir süre daha ekranda oyalandı. “Hemen çıkıyorum, ağlama lütfen.” Ömer’in sesi, her zamanki gibi sakinleştirici olmaya çalışsa da içindeki o devasa boşluğu dolduramıyordu. Emrah gitmişti. “Çekti gitti!” Bu iki kelime, zihninin içinde yankılanan bir tokat gibiydi. “Her zamanki yer” dedikleri, nehrin kıyısındaki o eski, ahşap banktı. Akşamları şehrin ışıkları suya vurur, romantik bir hava katardı ama şimdi öğleden sonranın donuk ışığında… Ezgi, tırnaklarıyla bankın pürüzlü yüzeyini kazırken gözlerini akan suya dikmişti. Su her şeyi alıp götürür derlerdi. Keşke içindeki bu ağırlığı da alıp götürseydi. Derin…
Devamını Oku