KÜLTÜR-SANAT 

‘İSPANYOL MEYHANESİ’NİN IŞIKLARI SÖNDÜ

1970 sonrası, radyoların yaygın olup müzik setlerinin yeni yeni piyasada görülmeye başladığı yıllardı. Daha çok adına pikap denilen plakçalarlar vardı. Sonradan ortaya çıkan, adına teyp denilen kasetçalarla birlikte radyoda çıkan müzikleri kasete kaydetme olanağı doğdu, ardından kopyalama stüdyoları kanalıyla daha iyi ses kalitesi ile plaklardan kasetlere korsan kayıtlar yapılmaya başlandı. Yaşımın verdiği duygusallık, doğamdan gelen estetik anlayışım ve müzik kulağım beni sürekli en kaliteli ezgileri seçmeye yöneltiyordu. O’nun bütün müziklerinin kaydını yaptırmıştım. Müziğe olan eğilimim nedeniyle önce akordeon, kısa bir süre sonra da gitar çalmaya başladım. Her dinlediğimde beni çok…

Devamını Oku
TOPLUM 

İZMİR DEPREMİ VE TÜRKİYE GERÇEĞİ

TMMOB Makine Mühendisleri Odası’nın ‘Türkiye’de Deprem Gerçeği’ raporuna göre; ülkemizde yalnızca son 5,5 yılda irili ufaklı 50 bin 942, yalnızca 2008 yılı içinde 11 bin 706; 1 Ocak 2009 ila 31 Temmuz 2009 tarihleri arasında ise 9 bin 272 deprem yaşanmıştır. Bu verilere göre 1900–2009 yılları arasında Türkiye’de 223 büyük deprem meydana gelmiştir. Bu depremlerde resmi verilere göre 86 bin insanımız hayatını kaybetmiş, 549 bin yıkık veya ağır hasarlı konut tespit edilmiştir. Toplamda ise 1900’lerden bugüne dek yaşanan ve ağır hasarlı bina ve can kaybı verileri bulunan 155 depremde 92…

Devamını Oku
ŞİİR 

HAYDARPAŞA GARI

Haydarpaşa Garı görünüyordu iskeleye vuran Boğaz’ın mavi sularından, bir yanda yapayalnız deniz feneri, diğer yanda Kadıköy İskelesi ve telaşla vapura yetişmeye çalışan insanlar. Masmavi bir gökyüzü, ölgün bir deniz, hüzünlü bir hava, yaşlı solgun benizli bir adam, etrafı yılgın gözlerle süzüyordu, hırpani yırtık ceketli bir dilenci. Üşüyen bir çocuk bir yanda, elinde tablasıyla bir simitçi, diğer yanda falcı bir çingene, yıllar sonra aynı yerde, bir banka oturmuş müşteri arıyordu yine. Aralık’ın 5’iydi, sonbahardan kalma bir esinti ürpertiyordu. Kış kapıda, hava serin, dalgaları rıhtıma vuruyordu iskeleye yanaşan teknelerin. Bir çınar altı…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

BEKİR COŞKUN’UN ARDINDAN

Seçimlerle iktidarın belirlendiği bir ülkede yöneticiler o ülkenin aynasıdır. Halkın kültürünü, yaşam kalitesini, dünyaya bakışını yansıtır. Bu sadece ülke yönetimine özgü de değildir. Aynı zamanda kurumların yönetimi, özel sektörün yöneticileri için de geçerlidir. Bu, birbirini tetikleyen reaksiyon gibidir. Daha önceki yazılarımda yazdığım gibi bugünün iktidarı, 12 Eylül 1980 askeri yönetimince ülkede oluşturulan yaşam kültürünün yansımasıdır. Ülkede gelir dağılımının bozuk olması, hukukun adaletli işlememesi, medyanın yandaşlaşması, yalakalığın artması, ordunun cemaatleşmesi, çalışan insanların güvencelerden yoksun kalması, ekonominin istihdam yaratmayan yapıya dönüşmesi, üretim ekonomisinin rant ekonomisine dönüşmesi, eğitim sisteminin kişiliksiz, bilgisiz, düşünmeyen nesil…

Devamını Oku
POLİTİKA 

KANLI ZAFER (!)

7 Haziran 2015 Genel Seçimleri yapılmış, iktidarda olan AKP’nin yüzde 40,87 oy oranıyla meclisteki sayısı 258 ile azınlıkta kalmıştı. İrtifa kaybetmiş olan iktidar tek başına hükümeti kuramıyordu. İstikşaf görüşmeleri yaptığını söyleyen Ahmet Davutoğlu aldığı talimatla CHP ile bir koalisyona sıcak bakmayan Reis’e uyarak ve uzun süren görüşmeler neticesinde muhalefeti oyalayarak hükümeti kurma süresinin geçmesini sağladı. Süre sonunda yasalar gereği hükümeti kurma görevi ana muhalefet liderine verilmesi gerekirken 26 Ağustos’ta alınan kararla 1 Kasım 2015’te yapılmak üzere yeniden seçim kararı alındı. Bu sürecin hemen ardından toplumsal muhalefetin ayağını sokaktan kesecek bombalı…

Devamını Oku
POLİTİKA TOPLUM 

ARİSTOKRAT KİBRİ

Türkiye bugün ortaçağ kültürünü yaşıyor. Gelir dağılımının çok bozulduğu, halkın büyük çoğunluğunun yoksullaştığı, milli gelirin nüfusun yüzde 5’inde toplandığı, zenginleşen kitlenin kendini bir aristokrat zannettiği böylesi koşullarda dahi halk istediğinde seçimle koşulları değiştirebileceğini sanıyor. Demek ki o halk, koşulların değiştiğinin farkında değil. Bu koşulların sonucu olarak oluşabilecek tepkiye karşı yönetim; çareyi halkı cahilleştirmekte, tarikat ve cemaatlerin kadercilik, cennet ve cehennem telkinleri ile suskunlaştırmaya çalışmakta, hatta bunlara karşı çıkanları kurumlar oluşturarak tehdit etmekte buluyor. Türkiye’de eğitim sistemi çökmüş durumdadır. Cahil olmak, verilen bazı demeçlerde erdem olarak gösterilmektedir. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi…

Devamını Oku
POLİTİKA 

40 YIL ÖNCEKİ 12 EYLÜL VE BUGÜNKÜ TÜRKİYE

Bir ülkede halkın yaşamını etkileyecek köklü değişiklikler yapılması ancak bilinçli ve güçlü bir organizasyonla mümkündür. Bu değişimler halkın yaşamını olumsuz etkileyecek bir sonuç ortaya çıkaracaksa, halkın büyük çoğunluğunu etkisi altına alan korku ve baskıya ihtiyaç vardır. Halkın onaylamadığı müdahalelerin uzun vadede başarılı olması çok zordur. 1961 Anayasası’nın yarattığı özgürlük ve haklar konusunda giderek daha da bilinçlenen Türk halkı, her alanda her geçen gün bu hakların kullanılmasının yarattığı farkındalık arttıkça bu haklardan geriye adım atılmasını daha da zor hale getirmesi kaçınılmazdı. 1970’li yıllar sendikal hareketler, dernek faaliyetleri, basın özgürlükleri açısından 1961…

Devamını Oku
POLİTİKA 

MİLYONLARIN KADERİ VE KİŞİSEL HAKLAR

Muharrem İnce için “Parti kuracak mı, kurmayacak mı?” tartışmalarının yaşandığı günlerde yazdığım bir yazıydı. Güncelliğini yitirmiş gibi görünen bir konu olmasının ötesinde bu konuya bir bakış açısı getirmesi açısından yine de paylaşmak istedim: 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı için aday gösterilen Abdullah Gül için CHP bütün gücüyle hukuksal engelleri kullanarak Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını engellemeye çalışıyordu. Bu çaba bana göre çok doğru bir çabaydı, ben Gül’ün adaylığının ülkenin geleceği için bir felaket olacağını düşünenlerdendim. Zira şeriatçı ve dinci kökenden gelen bir siyasetçiydi. Öyle de oldu. Ben bugün dünyada yaşanan evrensel demokrasi anlayışının yetersiz…

Devamını Oku
TOPLUM 

KİMLİK VE VİCDAN

Kimlik; “bireyin kendi içindeki sürekliliği, aynı biçimde dışsal sürekliliği, yani insanlarla sürekli paylaştığı davranışsal özellikleri” ifade eder. (Erik Erikson – 1956) Kimlik; kendine özgü olmak, bireyi diğerlerinden ayıran özgünlük halidir. Çoğu insanlar sosyal ilişkilerinde iletişim içerisinde olduğu insanlar hakkında onların yokluğunda kusurlu bulduğu yanlarını belirterek onları gözden düşürme ve küçümseme yoluna başvuruyor. Sevgi duymakla, insanları olduğu gibi kabul etmekle veya en azından “Bu yönü beni rahatsız etse de onu seviyorum” şeklinde düşünerek küçümseme algısı yenilebilir. Ama bu yapılmaz ya da yapmak istenmez; çünkü aile içerisinde ve çevresinde aldığı eğitim ve…

Devamını Oku
ŞİİR TOPLUM 

UTANIR OLDUK

Suyu çıktı memlekette ahlaksız ‘ahlak’ın Vücudumuzdan utanır olduk Koskoca insanlarız üstelik Zihnimizde yalanlar İrademiz teslim alınmış Velhasıl, halimiz kepazelik.   Kimimiz utanarak bakarken aynamıza Aman tanrım, o da ne! Yüce şeyh Kuytul geldi aklımıza Gardımızı düşürüp Kendimize pranga vurduk Beter olacağız böyle giderse, sürüngenden de beter Günahmış, bir kadını yolda görürsek eğer Gıcırdarmış dişlerimiz, acı çekermişiz Günahkâr olurmuşuz, vallahi Yani o haltı çoktan yemişiz meğer.   Tanrı uzmanları türedi bu bataklıkta Kimi prof’tu kimi de alaylı Ömer Turgut fetva verdi bir lağım çukurunda Kadınlara diş biledik Ağarmış saçlarına bakıp koskoca…

Devamını Oku