YAŞAM 

AKARETLER YOKUŞU

“Yaşamın ve çalışmanın temel amacı, kişinin başlangıçta olmadığı kişi olmasıdır.” – Michel Foucault Yorgun bir günün bitiminde Akaretler Yokuşu’ndan yavaş yavaş yukarı doğru çıkıyorum. Yokuştan aşağıya inmeye çalışan bir adam görüyorum ve gözlerime inanamıyorum. Sanki ilk kez gittiğim bir şehrin bilmediğim bir caddesinde dolaşırken duyduğum heyecan gibi… Sanki yeni tanıdığım bir insanı keşfetmek gibi… Gördüklerimi anlamak, sindirmek için çaba harcıyorum. Çok zor. Kendimi kenara çekiyorum. Tarihin o kocaman taş duvarlarına sırtımı dayıyorum. Bacaklarım titriyor. Güç almak için taş duvarlara iyice dayanıyorum. Gözlerim hiç dokunmadığı durumla karşı karşıya! Hayatını zorluklarla idame…

Devamını Oku
TOPLUM 

ZİHİNSEL GÜRÜLTÜLER

Bugünlerde yaşamıyor gibiyiz. Ortam o kadar kötü ve üzücü ki… Sözcükleri aşan bir güç var etrafta. Zihinler sorunlarla boğuluyor. Düşüncelerimiz karman çorman. Dinginliğimiz kalmadı. Özgür bir yaşam yok. Özgür bir yaşam yaratabileceğim bir yere bile zihnimi götüremiyorum. Aydınlanmış bilincimi geri istiyorum. Zihnimi tekrar aydınlanmış düşüncelerle dolu dolu istiyorum. Zihnimi günlük yaşantısına geri döndürmek istiyorum. Sizler de istiyorsunuz, biliyorum. Acılarla dağlanan yüreklerimiz nasıl kendine gelecek, bilmiyorum. Tüm silahları, kurşunları, dinamitleri, mayınları, bombaları yapanlara, insanları öldüren acımasız insanlara, milletlere öfkem daha da artıyor. Neden doyasıya yaşamak varken ölmek/öldürmek niye? Eckhart Tolle, “Siz…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

‘KIRMIZI PAZARTESİ’ VE GABRIEL GARCIA MARQUEZ

Kitap okumalarım devam ediyor. Düşüncelerim hareket halinde; bu da bitti, yeni bir kitap seçmeliyim kendime diyorum. Karlarla kaplı bahçeye bakan odamın penceresinden çalışma masama dayanarak uzaklara, okyanusları aşarak ülkeme doğru yol alıyorum. Bazen tatlı sulardan tuzlu sulara, bazen de acı sulardan tatlı sulara girip çıkıyorum. Ülkemde düşünmek, sorgulamak, hissetmek temalarından yoksun olan kişi sayılarının gittikçe arttığı düşüncesi çok üzücü, değil mi? Şimdilerde ülkenin sırılsıklam olmuş sorunlarına toplumun bir kesiminin acı içinde sessiz kalması, bir kesiminin de anlaşılmaz böğürmesi ve ruhunda birikmiş nefret duyguları ile bıyık altından gülerek seyirci olması canımı…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

‘GÖÇMÜŞ KEDİLER BAHÇESİ’ VE BİLGE KARASU’NUN YAZINSAL MATEMATİĞİ

Gün yorgunluğumu üzerimden alan denizden esen yeli ben de özledim. Dışarıda ağaçlar kendi iç sesiyle ufak ufak yapraklarıyla dans ediyor gibi ama özünde hepimiz Çukurova’nın çanağına teslim olmuş durumdayız. Ya sokakları caddeleri çevreleyen o koca koca yüksek binalar? Yaşam enerjisini düşüren binalar. Evden çıkmıyorum. Kitap okumalarım seri halde devam ediyor. Yeni tanıştığım ve çok sevdiğim Son Baskı grubunun önerisi olan, ilk kez 2003 yılında okuduğum ‘Göçmüş Kediler Bahçesi’ kitabını kitaplığımdan buluyorum ve tekrar okumaya başlıyorum. Unutmuşum. Zaten zor okuduğum bir kitaptı. Kitabı okudukça az az hatırlıyorum. 20 yıl sonra tekrar…

Devamını Oku
YAŞAM 

TARIM EMEKÇİSİ BACILARIM

Yaz mevsiminin bitmesiyle sıcaklar yavaş yavaş boynunu bükmeye başladı. Hasat mevsimi başladı. Önce üzümler, arkasından cevizler… Zamanın hükmünü göz ardı edemiyoruz. Mevsimleri de kıyaslayamıyoruz artık. Bazen ışıldayan gökyüzü, bazen bir anda yakar kavurur oldu. Bazen parıldayan yüzlerimiz bir anda gölgelendi. Bahçedeyim. Bugün ilk günümüz. Tarım emekçilerimiz geldiler. Beş kadın, iki erkek. Silkelemeleri yapan erkekler, toplamaları yapan kadınlar. Her gün bahçeye gidiyorum. Bahçeye girdiğimde sesimi duyurmak için yüksek sesle “Kolay gelsin bacılarım” diyorum. Başlarını kaldırıp bana bakıyorlar. Kimisinin bakışları üstümde çakılı kalırken, kısık bir sesle “Hoş geldiniz” diyorlar. Sabah çok erken…

Devamını Oku