YAŞAM 

KALBİMİZİ MUCİZELERE AÇMAK

“Her doğan ölümlüdür; ama onun bir sözü, ölümsüz bir eser olarak kalabilir.” – Yusuf Has Hacib “Maeterlinck’in hakikat ve eylem üzerine yazdığı tek bir cümle, hayata bakışımı bütünüyle değiştirdi benim.” – Henry Miller Olağandışı olaylar, olağan kabul edilir olan sert süreçlerden geçtiğimiz yılların günlere hapsedildiği bir dönemi yaşıyoruz. İnsan kahkahalarının duyulmadığı, sokakların sessiz, evlerin mahzun olduğu bir yaşamı kabullenişimiz sadece bir salgına bağlanabilir mi? Henry Miller’in “Hayatımı değiştirdi” dediği cümle neydi, bilmiyorum; ama ruhunu ısıtan, onu yaşam enerjisiyle dolduran yolculuğun sonunda bir değişim geçirdiğini anlıyorsunuz “Marousi’nin Devi” kitabını okuduğunuzda. İnsanla…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

YALNIZLAŞAN KENTLER VE ŞAKIYAN SERÇELER

“Bir kentte hayran kaldığın şey, onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil; senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır. Ya da onun sana sorduğu ve ille de yanıtlamanı beklediği sorudur.” – Italo Calvino / ‘Görünmez Kentler’ İnsanlık âlemi, koronavirüs salgınıyla bilimsel çareler ışığında çabalamayı sürdürürken evde kalmanın önemine vurgu yapılıyor. Kentlerin caddeleri ve sokakları insansızlaşmaya başlayınca ışıltılar azaldı, büyü kayboldu. Yeni ışıltılar, yeni sesler, salınan güzellikler sergileyen ağaçlar ve kuşlar ruhumuzun kapısını çalıyor. Yeni yeni ötmeyi ve uçmayı öğrenmeye başlamış yavru bir serçenin sesini duyunca izlemeye başladım. Benim onu…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

BİR KİTABIN ÇAĞLARI AŞAN SERÜVENİ: DİVAN-Ü LÜGATİ’T TÜRK

Dünya ve ülkemizin Covid-19 salgını yüzünden karantina altında kaldığı bugünlerde ben de sizlere olağandışı olaylar sonucu yazılmış bir kitabın yüzyılları aşan serüvenini anlatayım istedim. Karahanlılar soyunun asilzadelerinden olan Kaşgarlı Mahmut, Kaşgar ilinin Opal köyünde 1008 yılında doğdu. Karahanlılar arasındaki iktidar kavgaları babasının zehirlenerek ölmesi, kendisinin de kıl payı ölümden kurtulması sonucu bir karar almasını zorunlu kıldı. Türk dilleri Kamusu’nu yazmak için 49 yaşında yurdunu terk eder. 15 yıl boyunca Türk illerini gezer, onlarla yaşar, gelenek-görenek ve konuşma farklılıklarını çok titizlikle kaleme alır. 15 yılın sonunda, 1072 yılında 64 yaşında Bağdat’a…

Devamını Oku
TOPLUM 

EN ZAYIF HALKA

Toplumların davranışları doğal afetler, savaşlar, salgın hastalıklar gibi toplumun tamamını etkileyen durumlarda gün yüzüne çıkar. “İnsanlar, bilgi ve sezgi gücünü eğiterek insan olur” diye yazmış Niyazi Kahveci, ‘Sistematik Düşünme’ kitabında. Varlık olmaktan insan olmayı böyle anlatarak başlıyor kitabına yazar. Uzun yıllar içerisinde insanların “insan olma” özelliklerini yok eden acımasız kapitalist düzen nihayet “en zayıf halka” olanları gözden çıkarmaya başladı. Hızla yayılan koronavirüs salgını, Avrupa’nın her yanına yayıldığında nasıl çaresiz olduklarını dünyanın gözleri önüne seriverdi. İnsanlık kendi tecridini yarattı! Doğal hayatın yok edilmesi, denizlerin akarsuların acımasız insan saldırısıyla darmadağınık hale gelmiş…

Devamını Oku
TOPLUM 

SİYAHLA BEYAZIN ARASINA GRİ GİRDİ

Bir gece vakti küçük çam ormanına bakan evimizin balkonunda geceyi dinliyordum. Gecenin sessizliğini, rüzgârın serin üflemesini bir baykuşun çığlığı kesti. Baykuşun bağırtısını durup dinlemeye başladım. Birilerine bir şeyler anlatmak ister gibiydi. Benim arkamda bulunan evlerin çatı katlarından birinde ona yanıt veren birden fazla baykuş yavrusunun cıvıltısı vardı. Baba baykuş seslendikçe yavru baykuşlar ona yanıt veriyorlardı. Hem bu durumu fark etmiş olmaktan hem birbirlerini görmeseler de seslerinin her iki tarafa da güven vermesinden çok etkilendim. Seslerin de renklerin de dili olduğunu bir kez daha anımsayıp içinde bulunduğumuz çağın zaman diliminde ne…

Devamını Oku
TOPLUM 

MEHMETÇİKLERİMİZİ UĞURLARKEN

Balkonumuzun köşesinde kendiliğinden filizlenip çıkmış, günden güne boy vermiş bir kayısı ağacımız oldu. Geçtiğimiz bahar ilk defa çiçek açtığında meyve de verir mi acaba diye çok gözledim; ama o serilip serpilip salınmaya devam etti. Anladım ki başka baharları bekleyeceğim. Bahçemizdeki ağaçların hepsinin yapraklarının rüzgârlarla ve soğuk havaların etkisiyle teker teker döküldüklerini gözlemlemiştim. 10-15 gün önceydi, çamaşır sermek için balkona çıktığımda kayısı ağacına gözüm kaydı. Benim nazlı kayısı ağacımın kuru dallarından birisinde inatla tutunmuş bir yaprak kalmıştı. Durup seyrettim onu. Denizden gelen bir rüzgâr esintisinin yaprağı titrettiğini ve sonra da yere…

Devamını Oku
FELSEFE 

ÖLÜMDEN SAKLANMAK

Dışarıda serin bir sessizlik eşliğinde sevinçli bir yağmur yağıyordu. Gökyüzünden yeryüzüne inen yağmur damlaları bir sicim biçimini almış, toprağa düştüğünde damlalara dönüşmüştü. Hava kararmaya başladığında erik ağacının dallarına değen sesi duymayı çok seviyorum. Yağmur dans ederek inerken toprağa, ben de bahçeye çıkıp alışkanlık edindiğim davranışımı gerçekleştiriyorum. Her şeyden saklanmanın bir yolunu bulup ruhuma bir nefes gibi sokuluyorum. Aklıma bir kitapta okuduğum ama hiç unutmadığım çingenelerle ilgili bir görenek geliyor. Ben de sizlere aktarayım istedim. (Kaynak: Çingene Mitolojisi, Hermann Berger) Çingene kadınlar doğum yapma zamanı geldiğinde bir akarsu kenarına gidip orada…

Devamını Oku
FELSEFE 

OLYMPOS TANRILARI

Hasta odasından çıkıp biraz hava almak için kendime verdiğim molaların beşinci günüydü. Eşim Ahmet önemli eşiği geçirmiş, normal tedaviye başlanmıştı. İlk defa o gün aklımı başka düşüncelere yöneltip direncimi güçlendirmek istemiştim. Hastane bahçesinde adımlarken soğuk havayı ciğerlerime çekip uykusuz gözlerimi kırptığımda soğuk havanın tenimdeki etkisini hissettim. O zaman oksijen beyin kıvrımlarımdan bedenime doğru yayılmaya başladı. Soğuk hava beni kendime getirmişti. Nedense son okuduğum kitap olan Madeline Miller’in ‘Ben Kirke’si takıldı aklıma. Düşüncelerim bugünle Antik Yunan efsaneleri arasında gidip gelmeye başladı. Düşünceler, insanı çağları aşırtıp yine bugüne getiren en hızlı yol…

Devamını Oku
YAŞAM 

KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞMAK

Telefonum çalmadan biraz önce ‘küllerinden yeniden doğmak’ ile ilgili bir şeyler düşünüyordum. Tam bu sırada, kapatılan Son Baskı’nın editörü, kıymetli kardeşim Başar Şeker aradı. Onun sesini duymak bile beni çok sevindirmişti, bir de sitenin yeniden hayata geçirildiğinin müjdesini verince sevincim katlanarak çoğaldı. İnsanların aynı amaç etrafında bir araya gelmesi çok güzel bir şey. Son Baskı kapatılınca bizlerin yazma tutkusu, zaman zaman farklı şehirlerde yaptığımız toplantılarımız da donmuş oldu. Tadına doyamadığımız edebiyat günlerimiz de durakladı. Ayrıldık! Hem dergimizden hem de birbirimizden… Her birimiz farklı yerlerde farklı uğraşlarda özlem duyduğumuz asıl amacımızı…

Devamını Oku