YAŞAM 

BİR DAMLA, KIRK NEFES

Dünya beni içine almayan bir deniz! Ülkemizin en güzel bölgelerinden birinde, denize kıyısı olan bir köyde, adı İsmail olan bir çocuk yaşardı. Babası, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’den yola çıkarak korunmuş anlamını kattığı bu ismi oğluna koymuştu. İsmail, 9 yaşındaydı bu köye geldiklerinde. Davar çobanlığı yapan Ali’nin iki yıllığına anlaştığı bu köye gelmişlerdi şimdilerde. Yüzünde çıkan çıbanların yara izleri yüzünü kaplamış, ona cehennemi yaşatan bu izler zamanla alacalı hareler ve çukurlar oluşturmuştu çocuk yüreğinde İsmail’in. Dünya bir cennet olsa da içine karanlık çökmüş yüreklerin bu güzellikten haberi yoktur. Hayatın olağan akan…

Devamını Oku
EDEBİYAT YAŞAM 

GÜN BATIMININ FISILTISI

“İnsanlar ilk ve son kez analarının karnından çıktıkları gün doğmazlar, yaşam kendilerini defalarca yeniden doğurmaya mecbur kılacaktır onları.” – Gabriel Garcia Márguez Her zaman olduğu gibi şafak sökerken uyanmıştı. Dağlara ovalara giderken giydiği uzun basma elbisesini geçirdi üzerine. Büyük cepli önlüğünü beline bağlayıp ot sökme çakısını cebine koydu. Evden çıkmadan aynaya baktı. Aklına düşen muzip düşünceyle bir göz kırptı suretine. Saçlarına düşen gri tellerin güzelliği kendini de güzel göstermişti. Daima başına bağladığı renkli yazmasını bu kez boynuna dolayıp kara kıvırcık saçlarını serbest bıraktı. “Güzelim” dedi aynaya bakarken. Kapıyı açıp beton…

Devamını Oku
YAŞAM 

SANDIK LEKESİ VE AY SALINCAĞI

“Muhakkak ki bütün insanların bir ruhu vardı; ama birçoğu bunun farkında değildi.” – Sabahattin ALİ Bir geçmiş zaman kadını olan annemin yaşamının her anını şekillendiren ablasının bilge kişiliğinden öğrendiği, ince hayat bakışı olmuştur. Çok katı bir hafız olan babasının yumuşacık, büyük kızına yön verdiği dini öğretinin ablasında imbikten süzülüp İslam aydınlanma araştırmalarıyla derinleşmiş bir hümanizma aktarmasının şekillenmiş halidir annem. Benim kafamın içindeki fotoğrafı ise, annesinden yadigâr yuvarlak camlı tel gözlüğün kıvrık uçlarını kulağına dolayıp dantel ördüğü görüntüsüdür. Ne zaman bir sarıçiçek görsem annemi hatırlarım. Anadolu’yu elindeki asa ile dolaşan Yunus;…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

YAKAMOZLAR, MADIMAK, DOSTLUK

Evrenin kuantum matematiğini çözmek, anlamak ve bildiklerini aktarmak bilim insanlarının işidir. Biz insanlar ise gelişimini tüm canlılar içerisinde en karmaşık hale getirenleriz diye düşünüyorum. Eğer insan, tüm canlıların en üstün varlığı gibi görüyor ise kendini, o vakit müthiş bir gelişim sergilemeli ki dünyaya örnek bir yaratık olduğunu kanıtlasın. Oysa insan, her gelişimiyle evrene bir çizik daha zarar vermeye devam ediyor. Ne doğa ne de hayvan âlemi insanlar gibi birbirlerine zarar veriyor. Ne kendi doğasına ne de kendisi dışındaki canlıların doğasına saygısı sevgisi hayranlığı olan, sözde “Düşünen varlığım” diye övünen ilginç…

Devamını Oku
FELSEFE 

RENKLER, SESLER, YÜZLER…

“Cehennem; acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir.” – Hallâc-ı Mansûr Büyüdükçe yürek biçimini alan salatalık bitkisi yapraklarıyla örterek saklar yavrularını. Hafızamızda kayıtlı bilgiler de zamanı geldikçe hatırlatır kendilerini bizlere. Aklımıza düşüveren bir ses, bir renk, belki de unuttuğumuz bir yüz… Bana da öyle oldu. Birkaç gün önce, uzun zamandır görmediğim, sesini duymadığım çok kıymetli bir arkadaşımdan gelen telefon beni karmakarışık ediverdi. İç odalardan birini toparlarken telefonum çaldı; ama yetişemedim. İşim bitince hemen kim aramış diye bakınca Saliha’dan geldiğini anladım telefonun. Şaşırdım! Hemen aradım; ama telefon birkaç kere…

Devamını Oku
POLİTİKA 

KARLARIN AK ÖRTÜSÜ ALTINDA YATANLAR

Her gün yaptığım gibi gecenin belli bir vaktinde bahçeye bakan odamın kapısını açıp toprağa bir karış yükseklikteki balkonuma çıkar, etrafa bakınırım. Dün gece balkon ışığını yakıp kapıyı açtığımda bir misafirimizin olduğunu gördüm. Genç bir kirpi, zarif burnunu uzatıp kıpırtısız karşımda duruyordu. Işığın onu tedirgin ettiğini anlayıp kapıyı kapatıp ışığı söndürdüm. Kirpilerin yalnız yaşadığını öğrendim daha sonra. Kirpiler, annesi tarafından doğumundan kısa bir süre sonra yavru başlarına bırakılırmış Yalnız yaşamak, kimseye güvenmeden yaslanmadan hayatta kalabilmek nasıl bir şeydir, bilmiyorum. Haziran günlerini yaşadığımız şu günlerde Gezi Direnişi’nin 7’nci yıldönümünü, ölürken katillerinden başka…

Devamını Oku
YAŞAM 

HER GECE DOĞAN IŞILTILI ADA

Sırtını gökyüzüne yaslayıp ışıltılarını karanlık deniz yüzeyine yansıtan yalancı bir adayı izliyorum her gece. Tek bir yıldızın görünmediği gökyüzünde, bütün yıldızlar adaya hizmet ediyor sanırsınız. Bir sanayi ilçesi olan Aliağa’nın gece görünüşünü hep sevmişimdir. Denize demir atmış gemilerin suya yansıyan yakamozları beni rahatlatır. Gündüz gözüyle gördüğümüz denizi çevreleyen ne kadar yakıt depoları, fabrika bacalarının kara kurum salan kimyasal atıkları, demir çelik fabrikasının zehir saçan tozları genzimizi yaksa da alışkanlıklarıyla yaşayan biri olarak yine de Aliağa’da olmaktan memnunumdur. Sanırım teknolojiyle olan beraberliğimizin başka bir çelişkisi bu. Benim bir adaya benzettiğim görüntü…

Devamını Oku
YAŞAM 

IŞIK PRİZMASI

Tepelerdeki evimizden Aliağa’ya doğru yokuş aşağı yürüyerek sahile indiğim günlerden biriydi. Hem denizi hem de park ve bahçeleri izleyerek kendi başıma yürümeyi, düşünmeyi, kafamda cümleler kurmayı çok seviyorum. Yalnız yürümek, insanın etrafında olan biten her şeyle gönül bağı kurmak, aradaki mesafeleri kaldırmak, kendinle ve etrafındaki her şeyle bir olmak demektir. İşte, böyle günlerden biriydi; karınca ile kulağakaçanın mücadelesine şahitlik ettiğim. Güçlü çenesinden başka savunması olmayan küçücük bir karıncayla, ondan hem cüsse olarak hem de korunma kalkanları açısından kıyaslanamayacak kadar donanımlı kulağakaçanın ölüm kalım mücadelesini izlemek bana verilmiş bir görevdi adeta.…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÇOCUKLUĞUM VE GENÇLİĞİMİN GECEKONDU MAHALLESİ

Akşam yağan yağmurun asma yapraklarında kalan son damlaları da düştüğünde çıkardıkları şıp sesini sokakta oynayan çocukların sevinçli haşarı sesleri böldü. Henüz dünyanın tüm yükünü sırtlarında taşıdıklarını sanacakları günler umarım çok uzaktır. Ben onları dinlerken üç tane karganın hiçbir şeyi umursamaz tavırlarıyla çiçeklerin olduğu yere arka arkaya konmaları, sonra da aynı hızla kaybolmaları beni çocukluğuma, çocukluğumun tozlu sokaklarına bırakıverdi. Sanki o kargalar hem ulaklık hem de kanatlarıyla beni geçmişe taşıyan seraptı. Sıcak yaz günlerinden birinde oğlan çocuklarıyla çelik çomak oynuyorum, oldukça da başarılıyım. Kızlarla seksek, biz bu oyuna kaydırak derdik. Yakan…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

YILDIZLARDAN SELAM GETİREN KARANFİL KOKUSU

Genç Yuka bitkisinin güzelleşmek için harcadığı çabayı gördüğümde baharın gelişine yormuştum önceleri. Karantina günlerinden on gün önce başladıkları, bir aydan fazla yağmur ve rüzgâr yemiş, bir traktör dolusu toprak yığınını bahçeye yaymak bir hayli uğraştırdı oğullarımı. Bahçenin güneye bakan tarafına envaiçeşit çiçekler ve kokulu karanfiller diktiler. Aslında bahçenin çiçeklerle bezenmesinin iki gün sonrası idi Yuka bitkisini fark edişim. Alt yapraklardan birini karşılıklı olarak içe doğru kıvırıyor, ertesi gün salıyordu. Böylece alt yapraklar kabarık salınıyordu toprağa. Bahar sevincine yorduğum işin aslının, yukarı doğru büyümek ve uç yapraklarını uzatmak için yaptıkları bünyesel…

Devamını Oku