YAŞAM 

İNCİR KOKUSU

“Hayat herkesi kırar ve sonrasında birçokları o kırık yerlerinden güçlenir.” – Ernest HEMINGWAY Dünyayı yıkıp kalıcı gibi görünen koronavirüs salgınına bizim ülkemizde damga vuran “65 yaş ve üzeri” grubunun bir üyesiyim. 73 yaşında bir kadın, Safiye! Hani şu “laikçi teyzeler” diye hafife alınmak istenilen, yağmurda ıslanan sokak köpeğini görünce hemen mutfağa koşup bir şeyler hazırlayıp köpeği doyurmaya çalışan… Kar köpüklerinde sokağa çıkıp dans eden, her koşulda ve yaşta öğrenilecek bir şeyleri olan, hayatın esprisi ve müziğini içinde hisseden kuşak… İzmir Kız Sanat Lisesinde öğrencisi olma şerefine eriştiğim Zuhal Yorgancıoğlu! “Yeni…

Devamını Oku
YAŞAM 

GÖKYÜZÜNDE YANAN BULUT

“Istırap, insan psikolojisine, psikoloji biliminden çok daha derinlemesine nüfuz eder.” – Marcel Proust Gökyüzünde yanan bir bulut gördüm rüyamda! “E, ne demek şimdi bu?” dedim. “İçin için yanan birinin varlığına işaret ediyor! Bazen uzaklar yakın olur, hem maddi hem de manevi âlemde” deyip sustum. Aradan kaç günün geçtiğini bilmiyorum ama sırtını kocaman kayalara dayamış, önünde kocaman bir tespih ağacı olan, iki göz odalı evimize çok genç bir kızın kiracı olarak geldiğini gördük. Alt sokağımızda yaşayan Konyalıların yanında kalan dul erkek kardeşinin kızıymış. Hakkında bildiklerimizin hepsi bu kadardı. Bal rengi dalgalı…

Devamını Oku
YAŞAM 

ZAMAN KAYBOLMAZ

“İyilik; sağırların duyabildiği, körlerin görebildiği lisandır.” – Mark Twain Gece boyunca yağan yağmur durduğunda, öğle üzeri gülen güneş göründü. Kış mevsiminde uyuyan güneş uyanmış, karşı yakamıza düşen çam ormanının duru güzelliği tel tel görünür olmuştu. Hava, bahardan gün çalmış gibiydi. İzlediğim bilimkurgu dizisi ‘Alice’de duyduğum “Mekân zamanı korur” ifadesi beni çok eski anlatılara, mekâna sıkışmış geçmişlere ve tabii ki kitaplara götürdü. Hangi dönemde olursa olsun yaşananlar; önce evrenin, sonra o neslin ve nihayetinde bize ulaşan kitapların içinden dertlerini ve sevinçlerini bize ulaştırırlar. Burgu sırmalı kısacık halkasından duvara asılmış, bir baş…

Devamını Oku
YAŞAM 

GÜNEŞ VE GÖLGE

“Karmaşık bir yumağı çözmek isteyen, ipleri düşüncesizce çekiştirmemeli.” – Sun Bin Bir kadın, pencerenin önündeki masasında oturmuş elindeki kurşun kalemle bir şeyleri not ediyordu defterine. Kış güneşi gözünü alınca rahat çalışamayacağını düşünüp krem rengi saten güneşliğin bir ucunu tutup az çekti, tümüyle kaçırmak istemiyordu ışığı. Yazmaya, not etmeye devam etmek için defterine eğildi. Pencere camından bir ses geldiğini hissedip cama çevirdi başını. Çıtırtı sesi kelebeğin cama çarpması gibiydi. Yanılmıştı! Kayısı ağacının kuru dallarında kalan iki sararmış yaprağın cama çarpması, ışık gölge oyunu olmuştu. Son yapraklarını döken ağacın vedasıydı bu. Sonra…

Devamını Oku
YAŞAM 

KUŞLARIN YOLCULUĞU VE SİMURG

“Açıkta aradığın zaman gizlidir, gizlide aradığın zaman meydanda!” – Feridü’d-din Attar İzmir’in Basmane semti, en eski mahalleleri, esnafları, çarşıları, otelleri, tarihi yaşatan tren garı, sabahçı kahveleri ve meşhur karakolu Kantar ile anılan içli ve hüzünlü semtlerinden biridir. En berduşundan en güngörmüşüne kadar hepsini bağrında saklar, hanımeli sarmaşıkları ile beyaz mavi yaseminleri kucak kucağa salınır, limon ağacının dallarına dokunurlar arada bir. İşte, burada Namazgâh Mahallesi’nde yaşayan masalcı ninenin avlusunda, bir limon ağacına kol uzatmış kokulu beyaz yaseminlerin altında, kurulmuş bir masanın etrafında ve ellerimizde limonlu bitki çaylarımızı yudumlayarak mistik Doğu masallarından…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÇINAR AĞACININ FISILTISI

Eski yoldan giderken gözüme çarpan ilk şey, tepelerden yola bakan kiraz bahçesi olmuştu. Arabadan indiğimizde ise yolun diğer tarafında biraz da yüksekçe bir yerde küçük çay ocağının sevimli ahşap yapısına çarpılmıştım. Hemen koşup bir sandalyeye oturdum. Hayatımda gördüğüm en güzel göl manzarasıyla karşılaştım. Sapanca Gölü’nün üzerinde oturuyormuş hissi uyandıran bu tahta tabanlı çay bahçesi göl boyunca uzanıyordu. Yemyeşil durgun suyun etrafında çınarlar ile o koca ağaçların arasından görünmeye çalışan rengârenk çiçekler baş gösteriyor. ‘İzmir İzmir’ dergisinde yayımlanan ilk öykümün ilhamını aldığım yerdir burası ve çok değerlidir benim için. O tepedeki…

Devamını Oku
TOPLUM YAŞAM 

GÜZEL İZMİR’İ VURAN DEPREMİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI

Hava bir karardı bir açtı, yağmur isteksiz serpintiler bıraktı yeryüzüne. Güz mevsimi gibi sancılı bir dönüşümün içindeydi zaman. Ilık bir meltem esintisi tepedeki eski evin bahçesine getirdi hüzünlü okşayışlarını. Son kalan büklümlü küçük beyaz çiçeğini döktü toprağa ağaç. Ayrılıp kavuşmaların mevsimi uzun vakitlerde saklanacak artık. Sonbaharın vedası, deprem sarsıntısının korku salan sesini bırakarak oldu İzmir’de. Bu yılın içimize ektiği ölüm korkusu, koronavirüs salgınıyla katmerlenirken; çifte ölüm korkusu geçim derdiyle boğuşan insanların boğazını daha bir sıkar ve soluğunu daha bir keser oldu. 30 Ekim günü öğle saatlerini geçen bir vakitte, kimini…

Devamını Oku
YAŞAM 

HAYATIN KADİFE DOKUNUŞLARI

“Bütün dünya bir sahnedir.” – William Shakespeare Güz yağmurları durduğunda güneşi örten bulutlar kaplar gökyüzünü. Bulutları yırtarak yüzünü göstermeye başlayan güneş, ışığını dağıtıp bulut parçalarının içinden çıkarken gökyüzü renk cümbüşüyle adeta adacıklara bölünmüş olur. İnsanları kendine hayran bırakan bu görüntünün ödülü hem bulutların hem de güneşindir. “Herkes kendi hikâyesini yaşar” diye bir söz vardır ya… İnsanlar ve evren, görünmez bağlarla bağlıdır birbirlerine aslında. Bir yazar kitaplarından dolayı, bir ressam yaptığı resimlerinden ötürü sevilir ve o kişiler yüzlerini görmedikleri insanların ilgi alanları içinde olduklarını hissederler. Ve sevgi… Koruma çemberidir hayatımızın. Hayatın…

Devamını Oku
YAŞAM 

OLAĞANDIŞI BİR BULUŞMA

Asma çardağından etekleri yarı kurumuş düşen ilk asma yaprağının sesi, yaralı bir kuşun yere düştüğünde çıkardığı sese benzer. Küçük yeni yapraklar çıkarması boşuna bir çabadır. Filiz vermeden yeşeren yaprak eski tazeliğini bulamaz çünkü. Doğanın ilk yaralı sesidir o ilk yaprağın düşerken çıkardığı ses, öleceğini biliyordur. Doğanın yeniden yeniden hayat bulması ise her şeyin mümkün olabileceğini hatırlatmaktadır. O, mucizevi güne hazırlandığının ayrımında olmadan özenle giyindi gideceği yere. Dizleri yırtık bir kot pantolon üzerine göbek hizasında, ara sıra tenini gösteren kemik renginde askılı ve dar bir penye giymişti. Kulaklarına yeşim rengi taşın…

Devamını Oku
YAŞAM 

KARAKIZ’IN ‘DELİ DUMRUL’ KABADAYILIĞI

Işık şehrinde yıldızlar kaybolur! Kimi zamanlar kısacık anlara sığdırdığımız, içimizde yeşeren sıcak duyguların farkındalığını yaşarız. Evimizin karşısında bulunan boş arsanın kimsesizliğini değiştirip benim her gün, bilmem kaç kere oraya bakmamı sağlayan ilginin sebebi kara bir köpek oldu. Ona ‘Karakız’ adını verdim. Boş arsanın diğer yanında bulunan evin bahçe duvarına yaslanıp hayat bulan böğürtlen koruluğunu bir tünel gibi oyup yuva haline getirmişti. Her sabah kalktığımda o tünelin bana dönük açık oyuğuna bakmadan edemez oldum. Boş arsanın yola bakan kaldırımına uzanıp tehlikenin kokusunu anladığı an da kıyameti koparıyordu. Hele bir köpek, kedi…

Devamını Oku