YAŞAM 

SESSİZLİĞİN KONUŞTUĞU ZAMANLAR

Haziran… Güneş henüz yükselmeden uyanan şehir, kendini başka bir mevsimin içine bırakıyor. Işığın yönü değişiyor, gölgeler farklı yere düşüyor. Hava ne tam serin, ne de sıcak; adını koymak zor bir aralıktayız. Bu aralık, takvimde basit bir geçiş gibi görünse de ruhun içinde çok daha derin bir sarkaç gibi salınır. Sokaklar daha sessiz değil belki ama daha bekleyen. Pencereler biraz daha uzun açık kalıyor, perdeler hafifçe kıpırdıyor rüzgârla. Rüzgâr, taşıdığı kokularla değil de getirdiği anılarla etkiliyor bu sabahları. Her köşe başında başka bir haziran, başka bir yarım kalmışlık bekliyor insanı. Birlikte…

Devamını Oku
YAŞAM 

MAYISIN UCUNDA KALANLAR

Mayıs, artık son kıvrımında… Güneş daha eğik, rüzgâr daha düşünceli esiyor. Bir mevsimin içimize saldığı tüm umutlar, kırık dökük eşyalar gibi bir köşeye çekilmiş. Pencerelerde çiçekler solgun değil ama suskun. Ve gökyüzü, eski bir mektubun son satırlarına benziyor. İçinde ne yazdığını artık kimse yüksek sesle okuyamıyor. Mayıs, hep bir geç kalış duygusuyla biter. Ne tam yaz ne de kışın karanlık anısı. Sanki zaman, bir an duraklamış da kararsız kalmış gibi: Gidelim mi, yoksa biraz daha kalalım mı? İçimizde o tanıdık boşluk: Her şey olabilirdi ama olmadı. Her şey güzeldi ama…

Devamını Oku