YAŞAM 

ANORMALLEŞTİREBİLDİKLERİMİZDEN MİSİNİZ?

Geçen gün gazetede “Anormalleştirebildiklerimizden misiniz?” başlığını görünce düşündüm. Cidden anormalleştirebildiklerinizden miyiz acaba diye. Bunca yıldır normalliği erdem sanan boyu uzun aklı kısalara seslenirim! Bir başkaldırı niteliğinde sayılabilecek olan “anormallik” sözcüğüne karşılık insanımız, bizim gibilere çelme takma konusunda uzmanlaşmış ve rastlaştığımız her durumda “elinden geleni ardına koymaz” şekline bürünmüştür. Dilek ve temenniler kutusuna yazdığımız mektuplar toplum tarafından “normal” sayılamayacak ölçüde gülünç ise kâğıtlarımız, üzerinde “anarşist” yazılı kaşelerle damgalanır ve arşive kaldırılır. Ayrıca bunlarla okullarımızda, sokaklarımızda ve restoranlarımızda gibi alelade her yerde karşılaşılabilir. Yüz yıllardır tutturmuşlar “bizim normalimiz” diye ve şimdi yaş…

Devamını Oku
YAŞAM 

HAYATIN ANLAM VE ANLAMSIZLIĞI ÜZERİNE

Kaldırım taşlarına uzanıyorum, halkım. Yerlere sarılıp elektrik telleri arasından yıldızları seyrediyorum. Her bir ışık zerreciğine dalıp hayatın anlam ve anlamsızlığını varoluşsal sancılarım eşliğinde düşünüyorum. Her şey nasıl başladı? Çıplaktan bir Âdem yaratıldı, sonra Âdem çok sıkıldı, hayatın anlam ve anlamsızlığı hakkında kafa yormaya başlamasın diye çıplaktan Havva yaratıldı, ardından ikisi beraber sıkıldılar ve işlerine koyuldular! Hayatın anlam ve anlamsızlığını düşünenler cennetten sürgün edilirmiş, cehennemde de yer edinemez, yeryüzünde acılar içinde kıvranırmış. İşte, ben de bu suretle cennetten sürgün edilmiş ve cehennemde yer edinememiş zayıf benliğimle yeryüzünde, kaldırım taşlarına uzanıp acılar…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

ÖLMEMİŞTİM AMA YAŞAMIYORDUM DA!

Sayın müşterimiz, “ölüm seçeneklerinizi öğrenmek” için ‘1’i, “müşteri temsilcisine bağlanmak” için ‘2’yi tuşlayınız. (Derhal iki numaralı tuşa basar; çünkü kahraman ölmek istemiyordur.) Merhabalar, Kendisi Olmaya Çalışırken Kendini Kaybedenler Kulübü mü acaba? Evet, burası doğru yer. Size nasıl yardımcı olabiliriz, efendim? Bunca zamandır “ben” olmaya çalışırken içimdeki “ben”i kaybettim. Yolum yordamım şaştı ve şimdi kafamdaki soru işaretleri gözlerimden boşalıyor. Yüreğim mengeneler arasında sıkışıyor. Yaşamama izin vermedikleri bir hayatı yaşamaya çalışıyorum. Henüz ölümü yeğlemiyorum mutluluğa. Yardımınıza ihtiyacım var. (Müşteri temsilcisi düşünür. Kendi kendine, “İşte, yine o zorlayıcı vakalardan biri” der.) Öncelikli sorumuz:…

Devamını Oku
YAŞAM 

BİZ NELER BAŞARMADIK Kİ?

Nasıl oluyor da aklımız hatırlamak için bu kadar güçlüyken unutmaya çalıştığımızda böylesine çelimsiz kalıyor? Aklımız da her seferinde “İşime gelirse”ler mi oynuyor yoksa? Ve bizler; düşünen, hisseden, acı çeken (en büyüklerinden) insancıklar olarak böylesine zeki iken nasıl oluyor da hep en büyük akılsızlıklardan kendimize pay çıkarıyoruz? Belki düşünmek istemiyoruzdur ya da belki de “aptalı oynamak” oyununda kazanmak istiyoruzdur. Her oyunu kaybettik (bkz. hayat ve ölüm), bari aptalların kazananı olalım, değil mi? Bizim gibilere (hayatta ve ölümde kaybedenlere) kimse çıkıp da “Aşkta kazanırsın” da diyemiyor. Onlar da biliyor çünkü hayatlarını da…

Devamını Oku
YAŞAM 

ÖLMEYE YELTENMEK

İntihar girişimleri başarısız oldukça insan kendini daha da işe yaramaz hissediyor. Aynaya bakıp “Ulan, yaşamak senin ne haddine? Sen daha ölmeyi bile beceremiyorsun!” diyor yansımasına. Sonra sonu gelmez çaresizlik zincirlerine vurulmuş buluyor kendini. En güneşli yaz günlerinde bile yağmurlar yağdırıyor gözlerinden ve fırtınalar kopartıyor içinde. Kendine çektirdiği işkenceler yetmezmiş gibi bir de çevresindekilere yakıyor sigarasını. “Peki, ben ölürsem onlar ne yapacak?” gibi sorular sorup kendine birtakım düşüncelilikler takınıyor, bencilleştiremiyor kimliğini. Çok ağlarlar mı arkamdan? Ne kadara unuturlar beni? Sahi, hiç hatırladılar mı ki? Mezarıma sadece öldüğüm gün mü uğrayacaklar? Hangi…

Devamını Oku
EDEBİYAT 

OĞUZ ATAY’IN SATIRLARINDA KENDİNİ BULMAK

“Aman felsefe yapma”cılara “Ülkemizde suç sayılan ne kadar şey varsa hepsini yapacağım” karşılığını mı verirdik hep? Düşünmek, zincirlerinden kurtulmanın ilk aşaması. Olur da abartılırsa bu eylem, tutsak etmek için sizleri ellerinden geleni ardına koymaz onlar. “Düşünüyorum, öyleyse tutukluyum!” diye sesleniyorum kalabalıklara tekrardan. Sonra bir de, “Artık hayatta yeteri kadar acı var, insanlar bunu görmek için tiyatroya gitmezler artık” derler. Hayır, efendim! Körü körüne bağlandık bir kere acıklı güldürülere. “Hem artık romantik hisler ve acılar öldü, gerçek acılardan yana insanlar” diye söylenip dururlar ya hani… “Hayır!” diyelim onlara, efendim. “Hayır, romantikler…

Devamını Oku
YAŞAM 

HER GÜN DÜNÜN AYNISI MI?

Gün aymadan henüz “Günaydın” demek saçma bir eylemdir. Ama var hâlâ hava kararmadan “İyi akşamlar” diyen insanlar. Hava kararmadı diye akşam olmadı demek değildir bu. Gün aymadan “Günaydın” demek saçmalıktır ama. Niye devam ediyorlar hâlâ yürümeye? Bir işe yarar sanıyorlar. “Her gün dünün aynısı” diyorlar oysaki her gün farklı kaldırım taşına basıyorlar, aynı kaldırımdan yürüseler de her gün farklı bir kuş uçuyor başlarının üstünden ve böyle böyle çoğaltılabilir bütün bunlar. Öyleyse nasıl her gün, dünün aynısı olur? Bir çöpçüye rastladım önceki günlerde. Ne kadar önceki? Oldu birkaç yıl. “Ne oldu,…

Devamını Oku