YAŞAM 

SEVGİNİN VE AYRILIĞIN ÇARMIHINDA

İncecik bir gülüşün içimde büyüyüp her bir zerremi sarıp sarmalayacağını nerden bilebilirdim ki? Evet, bu sevgiyi uyandıran seni gördüğüm o andaki o incecik gülüşündü. Ah o kederli ama bir o kadar da umutlu gülüşün! Sonra benim gülüşlerim eklendi o gülüşe, sadece yüzümü değil kalbimi de gülümsetiyordun. Çoğalıyorduk tek bir anda ve birlikte gülümsüyorduk dünyaya. Zaman geçtikçe en derin yaralarımızı açtık birbirimize. Korkularımızı, çaresizliklerimizi gösterdik birbirimize çekinmeden. İçimde kurduğum dünyanın bütün anlamlarını sen sordun bana. Bu zamana kadar susturduğum ne varsa konuşmaya başladı. Emindim, bütün yalnızlığımı, yaralarımı korkusuzca teslim edeceğim kişi…

Devamını Oku
YAŞAM 

SAKLI KALANLARIN SANCISI

İçimiz… Derin kuyularımız… Kuyularımızdan bize varan yankılar… Sustuklarımız, saklı kalan sözlerimiz, üstü örtülü duygularımız, kederimiz, sevincimiz, umudumuz… Her şey söze gelmek için, anlaşılmak için çırpınıp duruyordu içimizde. “Ağırsam kalbime/ susakaldıysam dipte, derinde/ ses ver, ses ver, ses ver” diyordu ya şair, böyle bir sesi arıyoruz işte, bizi sustuklarımızla birlikte derinden çıkaracak bir ses. Kendi yankımızın dışında bir yankı. Yüreğimize iyi gelecek bir söz. Belki de basitti aslında her şey; insan sığınmak istiyordu insana. Anlamak ve anlaşılmak istiyordu. Ama olmuyordu işte. Beceremiyorduk bir türlü. Sığınmak istedikçe yalnızlaşıyorduk, söz söylemek istedikçe daha…

Devamını Oku