YAŞAM 

YORGUN

Sabah erken uyandı, kadın ve erkek.

Kadın yorgun…

Erkek yorgun…

Güneş, Karaduvar taraflarından, lacivert bulutlar arasından çıkardı kıpkırmızı başını.

Yüksek binaların en üst katlarında bir kırmızılık, bir ılık gölge, alt katlar henüz koyu gölgeli.

Usul usul aydınlanıyor, ısınıyor şehir.

Şehir yorgun…

Kahvaltı masası kuruldu el çabukluğuyla.

El alışkanlığıyla.

Eller yorgun…

Hızlıca yenildi yemekler.

Pek sohbet de etmeden.

Masa yorgun…

Haberlere bakmak filan geçmedi akıllarından.

Radyo madyo açmak, televizyon melevizyon izlemek…

Salonda oturdular bir çay içimi, birkaç söz ettiler usulen.

Sözler yorgun…

Sokağa çıktılar; erkek bir yana, kadın bir yana.

Bu mevsimde güneş alan kaldırımda yürümek akıl işi değil, gölgeli tarafında yürüdüler kaldırımların.

Kaldırımlar yorgun…

Biri bir otobüs durağında, biri bir otobüs durağında.

Oturaklara çoktan oturmuş yaşlılar.

Hastane yolcuları.

Endişeyle bakıyorlar, otobüs geldi mi, gitti mi, kaçırdık mı, kaç dakika var?

Yaşlılar yorgun…

Orta yaşlılar ayakta, otobüs durağının direklerine dayanmış kimileri.

İş yerlerine gidecekler.

Ellerinde poşetler.

Poşetlerinde neler var?

İlaç mı, su mu, öğle yemeği için sade bir azık mı?

Orta yaşlılar yorgun…

Gençler ayakta, otobüs durağının arkasında.

Telefonları ellerinde, kulaklarında kulaklık.

Caddenin görülebilen en uzak noktasına bakarak ne dinlerler? Şarkı mı, türkü mü, piyes mi, haber mi yoksa…

Gençler yorgun…

Aldıkaçtı demişler otobüse kimileri.

Kimileri kaptıkaçtı.

Kimileri götürgeç.

İşte geldi götürgeçler, aldı götürdü, kaptı kaçırdı yaşlıları, orta yaşlıları, gençleri.

Götürdüklerinin hepsinin yüzü asık.

Hepsi dalgın.

Otobüsler yorgun…

*

Gün dolanacak.

Akşam olacak.

Aynı telaşe yaşanacak otobüs duraklarında.

Götürgeçler, yüzü asık insanları evlere götürecek.

Evlerde ışıklar yanacak.

Sofralar kurulacak yine el çabukluğuyla.

Yine el alışkanlığıyla.

Eller yorgun yine…

Hızlıca yenilecek yemekler.

Pek sohbet de etmeden.

Masalar yorgun yine…

Perdeler çekilecek.

Pencereler yorgun…

Evli evine köylü köyüne diyecek hüzünle şehirden geçen yolcu.

Evler yorgun…

*

Niye böyledir?

Niye yorgundur bizim memleket bir baştan bir başa?

Geçim derdini yazar en başa şairler.

Gelecek kaygısını bir de…

Bir de hayata dair ne varsa…

Ne varsa ertelenmiş, ihmal edilmiş; düşlere dair ne varsa…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar