POLİTİKA TOPLUM 

VATANDAŞ DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ GARİBAN

Rivayet odur ki, Turgut Özal bir yurt gezisine çıktığında açıkgöz, hazırcevap bir taksici, Türkiye’nin siyasal tarihine geçecek bir laf eder…

Özal, kemer sıkma politikasını anlatıp “Biraz daha kemer sıkalım” deyince taksici atılır:

– Sıka sıka kemerde delik kalmadı!

* * *

Öyle ya, vatandaş her durum ve şartta kemer sıkmaya hazır, itiraz etmez, göbeğini, karnını iyice içeri çeker, gerekirse midesini sırtına yapıştırır da…

Kemerde delik sayısı az, biraz daha delik olsa biraz daha sıkacak da delik kalmayınca ne yapsın?

* * *

Kemer sıkma döneminden çıkalı çok oldu, Türkiye’de artık kemer sıkma değil, sıkıştıkça kemeri gevşetme dönemini yaşıyoruz.

Mesela sıkışan kemeri gevşetiyor, yükleniyor kredi kartına

Bir başkası sıkışınca kemeri gevşetiyor, yükleniyor banka kredisine

Bir başkası sıkışınca kemeri gevşetiyor, yükleniyor döviz borcuna

* * *

Ama bunun da bir sonu var; nasıl ki kemeri sıkarken delik bitiyorsa, delik kalmıyorsa, kemeri gevşetirken de delik bitiyor, delik kalmıyor; kemer o kadar gevşiyor ki vatandaşın bacağındaki don düşüveriyor, ondan sonra bir isyandır başlıyor:

– Bi’ donumuz kaldı!

* * *

Fakat kemer sıkma devri bitti dediysek, diş sıkma devri bitti demedik ya!

Kriz olsa da, kriz var demek, yasak!

İşsizlik olsa da, işsizlik var demek, yasak!

Yoksulluk, açlık olsa da, yoksulluk, açlık var demek, yasak!

Onun için önünde iki seçenek var; ya bizim Mersinli patronlar, oda başkanları, dernek başkanları gibi karşında bakan makan gördü mü ekonomik durumu öve öve göklere çıkaracaksın, söylediğine kendin bile inanmayacaksın…

Ya da dişini sıkıp oturacaksın!

* * *

Fakat sıka sıka diş kalmama ihtimali de var, değil mi?

İşte, dolar 19 lirayı buldu, kış önündeyiz, büyük bir pahalılık dalgası kapıda, kimin maaşının ne kadar eridiği de ortada ama diş sıkmaya, sıka sıka diş kırmaya devam…

Ne zamana kadar?

Vatandaş dediğin tek dişi kalmış gariban’ noktasına gelene kadar…

* * *

Böylesi diş sıkma dönemlerinde en şanslı kesim biz köşe yazarlarıyız galiba. Dişimizi sıkmak, dilimizi ısırıp oturup yerine fıkrayla mıkrayla meramımızı anlatarak günü kurtarıyoruz.

Fakat bir yerden sonra yaza yaza fıkra da kalmıyor!

* * *

Şimdi bu yazıyı bir fıkra ile bitirmek vardı ama dedim ya, yaza yaza fıkra da kalmadı.

Durumu olanlar bu yazının sonunu uygun bir fıkra ile doldursun!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar