SAKİNLEŞELİM Mİ?
-MERSİN-
Önümüz bayram; ama tam bayram gibi geçmeyecek, evde olacağız.
Önce sağlık olsun, sonra her gün bayram, değil mi?
Öyle; ama insan yine de buruk hissediyor. İstiyor ki bayramda gezsin dolaşsın, çoluk çocuk şeker toplasın, koşsun, eğlensin.
İstiyor ki evlerde yemekler pişsin, tatlılar şerbetlensin, sütlüler soğusun, maaile sofralara oturulsun.
İstiyor ki el öpsün, el öptürsün, cüzdanını bücürlere soydursun, gülsün, güldürsün.
Fakat bunlar olmayacak bu sene, evdeyiz.
* * *
Yine de bayram bayramdır, sakinleşelim, neşelenelim, tatlımız yok; ama tatlı yazalım, tatlı okuyalım.
Yazının tatlısı olur mu?
Olmaz mı?
Hangi niyetle yazıp okuyorsan o değil midir yazı?
* * *
Bendeniz mesela bu yazıyı tatlı niyetine yazıyorum.
* * *
Diyorum ki bir yandan salgın, bir yandan siyaset…
Siyasetin içinde biraz kavga, biraz gürültü, bolca kumpas, bir miktar art niyet…
Yorulmadık mı?
* * *
“Efendim, ben siyasetle ilgilenmem” diyenler, geçim derdi, salgın korkusu, çocukların okul derdi, okullar tatil oldu sınav derdi…
Bunalmadık mı?
* * *
Onun için gelin, bu bayram dışarı çıkamasak da, sıcakta evde oturacak olsak da bayramın tadını çıkaralım.
Sakinleşelim.
Hem ne demiştik yazının başında?
Önce sağlık, sonra her gün bayram zaten…
* * *
Bu bayramın adı ‘Ramazan’ mı, yoksa ‘Şeker’ mi?
Görüşler muhtelif.
Ama gelin, bu bayram buna da takılmayalım.
* * *
Eskiden basınımızda bir görenek vardı. Bayram yazıları neşeli olsun diye fıkra ile bitirilirdi.
Bizi gören, duyan kaldı mı bilmem; ama gelin göreneğe uyalım, bir fıkra ile bitirelim yazıyı.
* * *
Ramazan ayı bitmiş, bayram ziyaretleri başlamış. Bir mecliste ev sahibi, konuklarına, “Kaç gün oruç tuttun?” diye sormuş.
Herkes “30 gün tuttum” diye sıradan anlatırken, bir delikanlıya gelmiş sıra. Delikanlı mahcup:
“Hastaydım, bir gün tutabildim.”
Sıra bizim Bektaşi’ye gelmiş:
“Delikanlı benden bir gün fazla tutmuş.”