POLİTİKA 

KORKU FİLMİ GİBİ!

Kafalarında sarık, bellerinde entari, bacaklarında şalvar, ayaklarında terlik…

Saç sakal birbirine girmiş, omuzlarında silahlar asılı, lunaparkta çarpışan arabaya binerken bile silahlarını bırakmayan birtakım herifler…

Onlar başkenti de aldı diye can havliyle Afganistan’dan kaçan kadınlar, çocuklar, erkekler…

Neden kaçıyorlar?

Taliban adlı İslamcı örgüt çünkü evvela kadınlardan başlayarak hayatı insanlar için yaşanmaz hale getiriyor.

Akla, mantığa, insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğüne, çağa uymayan kurallar, zorlamalar sokuluyor gündelik hayata.

Uzuv kesmeden recme, yani taşlayarak öldürmeye kadar…

Gerekçe ne?

Şeriat!

Ali Şeriati, “Hiçbir din, dinsizliğe karşı mücadele edilerek kurulmamıştır; dinler, dine karşı mücadele edilerek kurulmuştur” diyordu.

Haksız mıydı?

Bugün on binlerce Afgan, muhtemelen çoğunluğu da dindar Müslüman, dinci bir örgüt tarafından ülkelerinden kovuluyor ya da onlar yüzünden ülkelerini terk etmek zorunda kalıyor.

Dinsizler kovmuyor Müslüman Afganları; dinciler, din adına kovuyor!

Afganlar için, özellikle kadınlar için her şey bir korku filmi gibi ilerliyor.

Bir sabah uyanıyorlar ki Taliban denilen birtakım korkunç adamlar, silahlarıyla, korkunç kurallarıyla şehrin kapısında…

Bir sabah uyanıyorlar ki o adamlar şehrin sokaklarında…

Şehir düşmüş.

Kaçacak yer de yok!

Biz, dünyanın bu tarafında kalan görece daha şanslı insanlarız.

Uzaktan, bir Hollywood filmini izler gibi izliyoruz olan biteni.

Lunaparkta oynayan militanlar, başkanlık sarayının altınları, kargo uçağına doluşan sığınmacılar, uçağın üzerinde seyahat edebileceğini düşünen, uçak havalanınca da metrelerce yükseklikten düşüp ölen insanlar…

Heyecanlı, gerilimli, bazen komik bir filmi izler gibi izliyoruz.

Fakat filmin bazı yerleri bizi de geriyor, kafamız karışıyor, tartışıyoruz kendi aramızda.

Mesela bir yandan “Sınırları kapatalım, Afganlar gelmesin” diyoruz; öbür yandan “Afgan kadınlara dünya kamuoyu sahip çıkmalı” diyoruz.

Bir yandan “Hani bu Afganların arasında hiç kadın ve çocuk yok” diyoruz; diğer yandan kargo uçaklarına doluşan kadın ve çocuklar için çare üretilmesini bekliyoruz.

Bir yandan “Afganlar gelmesin bu ülkeye” diyoruz; öte yandan “Taliban’a özenen Türk vatandaşları varsa onları Afganistan’a gönderelim” diyoruz.

Avrupalılar da bizden farklı değil.

Bir yandan “Afgan göçünü durdurmak için çareler arıyoruz” diyorlar; bir yandan da “Afgan kadınlarının yanındayız” diyorlar.

Nasıl yanlarındayız, ne yapıyoruz?

Tweet atıyoruz!

Bakalım, Türkiye, hemen yanı başında yaşanan, korku filmi sahnelerini aratmayan bir kaostan nasıl etkilenecek?

Gözlerimizi, kulaklarımızı kapatsak…

Çare olur mu?

Hayır.

Gözlerimizi, kulaklarımızı kapatsak da yaşam sürecek…

Burada bitirelim yazıyı.

Bitirelim ve bekleyelim: Bakalım yaşam neler getirecek?

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar