KELOĞLAN’IN TÜYÜ

-MERSİN-
Anadolu türküleri bazen bir yılı, bir devri, bir dönemi anlatmak için yazılır ama devirleri, çağları aşar, hep güncel kalır.
O günün, o devrin şartlarında yazılmış türküyü bu günün, bu devrin şartlarında dinlersin; bakarsın ki her şey aynı.
“Eski hamam eski tas” derler ya, öyle işte.
* * *
1969 yılındayız.
Anadolu’da bir yerlerde bir devlet töreni vardır. Törene dönemin başbakanı Süleyman Demirel ile ünlü iş adamı Vehbi Koç da katılacaktır.
Âşık Reyhani de o törende sahneye çıkacak, birkaç türkü söyleyecektir.
Reyhani sahneye çıkar. Devrin başbakanının, valisinin, ünlü iş adamının gözlerinin içine baka baka şöyle der:
“On milyon işsiz yalvarıyoruz / Bize bir hal oldu, etme Keloğlan / Yoksulu ne zaman kurtarıyoruz / Ömrü gazel oldu, etme Keloğlan.”
* * *
Âşık Reyhani’nin “Keloğlan” dediği kişi, Süleyman Demirel’dir. Tören alanında soğuk duş etkisi yapar bu dizeler. Reyhani devam eder. Hele bakalım, ne der:
“Biz aç kaldık sizler havyar yer iken / Oy toplayın millet daha kör iken / Devalüasyon enflasyon der iken / Paramız pul oldu, etme Keloğlan.”
Acaba âşık burada duracak mıdır? Âşıklık geleneği usulünce lafı tatlıya bağlayıp Demirel’i övecek midir, yoksa daha da sert sözlerle mi yüklenecektir başbakana. Reyhani devam eder:
“Öküzden pahalı saman parası / İmamlar alıyor iman parası / Dört yüz lira oldu hamam parası / Millet rezil oldu, etme Keloğlan.”
* * *
Protokol sırasında bir huzursuzluk olur. Vali sağa sola bakınır. Polisler hareketlenir. Demirel bozuntuya vermez. Reyhani devam eder:
“Seçim derken oy sandığı aşındı / Senin yaptığını deli düşündü / Yoksullar yeniden köye taşındı / Ağaya kul oldu, etme Keloğlan.”
Artık ok yaydan çıkmıştır. Âşık Reyhani’nin lafı tatlıya bağlamayacağı, daha da sert eleştiriler dile getireceği belli olmuştur. Herkes kulak kesilir, Âşık Reyhani’yi dinler. Hele bakalım, Âşık Reyhani lafı nasıl bağlar:
“Reyhani’yim doyma kendi yaşına / Zehir kattın vatandaşın aşına / Tüyün varsa ektir kendi başına / Kel iyice kel oldu, etme Keloğlan.”
* * *
Böyle bir olay gerçekte yaşandı mı, bilmiyoruz.
Âşık Reyhani, Başbakan Demirel, iş adamı Vehbi Koç, Anadolu’da bir yerlerde böyle bir karşılaşmada bir araya geldi mi, onu da bilmiyoruz.
Ama bu türkünün 1969’da Âşık Reyhani tarafından yapıldığını, plağa okunduğunu, dönemin tüm siyasetçilerinin ve elbette Demirel’in bu türküyü dinlediğini biliyoruz.
Âşık, halkın gerçeklerini, dertlerini anlatmıştı.
“Devalüasyon”, “enflasyon” gibi sözcükleri halk şiiri kalıpları içinde kullanan ilk ozanlardan biri olmuştu.
“Paramız pul oldu” diyerek taşı gediğine koymuştu.
“Öküzden pahalı saman parası” diyerek Anadolu’da tarımın çöküşünü özetlemişti.
“Dört yüz lira oldu hamam parası” diyerek günceli not etmiş, tarihi kayıtlara geçirmişti.
“Zehir kattın vatandaşın aşına” diyerek halkın mutfak isyanını dile getirmişti.
Böylesine etkili bir taşlama, haliyle efsanelere de konu oldu.
Yoksul kesimler, Başbakan Demirel’in yüzüne bu gerçekleri haykıramıyordu ama onların hayal dünyasında Âşık Reyhani bu gerçekleri Demirel’in yüzüne haykırabilirdi.
* * *
Aradan yarım asır geçti.
Âşık Reyhani’nin taşlaması hâlâ güncel, hâlâ geçerli.
Sanki 1969’da değil de dün yazılmış, bugün okunmuş gibi.
Demek ki 55 yılda ülkemizde değişen pek bir şey yok.
Sadece isimler, aktörler değişiyor.
“Hamam aynı hamam, tas aynı tas” demeleri gibi; film aynı film…
“Keloğlan” redifi yerine başka bir redif koy, öyle oku şiiri…
Bak bakalım, daha da güncel oluyor mu?