POLİTİKA 

İLETİŞİM OYUNLARI

Anan aşağı, baban yukarı…

Eset aşağı, Esad yukarı derken…

Esat da gitti.

Dile kolay, 61 yıllık tek parti iktidarı yıkıldı.

Yerine ne gelecek?

Şimdilik belirsiz.

Ama medyamızın keyfi yerinde.

Fahrettin Bey’in de yakından takip ettiği X kullanıcıları başta olmak üzere tüm medyaya göre Esat gitti, mesele bitti!

Fakat Ankara’da temkinli bir memnuniyet var.

Ankara temkinli; çünkü sahadaki savaş kazanıldı, şimdi bunun iletişim savaşında nasıl kullanılacağının planlanması var.

Öyle ya, her savaştan sonra güzel bir zafer pozu verilmez mi?

Verilir.

Bu zaferin pozu nerede verilecek?

Muhtemelen Emevi Camii’nde, bir cuma namazı sırasında.

İşte o poz, içerde nasıl bir etki yapar, dışarda nasıl bir etki yapar onun ölçümleri yapılıyor olmalı şu günlerde.

Ölçüm sonuçlarına göre karar verilecek.

Hem daha Suriye’nin kuzeyi meselesi var, Fırat’ın doğusu, batısı, şurası, burası var.

Lazkiye’si var.

Suriye’nin kuzeyine yapılacak bir askeri operasyondan sonra Emevi Camii’nde cuma namazı pozu verilmesi daha güçlü ihtimal sanki.

Garanti olsun…

Bakalım neler olacak?

Türkiye’de iktidar partisinin Suriye meselesini iç kamuoyuna, yani seçmene, yani Sayın Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı olup olmayacağına karar verecek olan kitlelere anlatmak için iki seçeneği var.

Ya Halep’e plaka verecek; Osmanlı, fetih, diriliş, büyük Türkiye gibi sloganlarla bir milliyetçilik havası yakalamaya çalışacak…

Ya da Suriyeli göçmenleri gönderecek; ev kiraları ve gıda fiyatları başta olmak üzere hayat pahalılığı altında ezilen milyonlarca insana “Sıkıntılı günler bitti. Şimdi daha iyi olacak. Bir şans daha verin.” diyecek.

İletişim oyunlarına, medya söylemlerine bakılırsa şu an iktidarın kafası karışık.

Osmanlıcılık oynasa, imparatorluk işi maliyetli iş, ekonomi zaten kötü, para lazım; nüfusun 82 milyondan birdenbire 100 milyona çıkması kolay iş değil.

Hem Avrupa, mülteci başına para verir de vatandaş başına para verir mi, o da belli değil.

Göçmenleri gönderiyoruz, dese, senelerdir Osmanlıcılık davası güdenler, TRT dizisi izlerken yastığa at niyetine binenler var, onları küstürebilir.

Şimdilik her iki seçenekten azar azar tadımlatıyor topluma.

Bir yandan Halep kalesine Türk bayrağı çektirip tuzu kuru milliyetçi kesimi mutlu ediyor.

Bir yandan “Mülteciler gidiyor” diye haberler yaptırarak ev kirasından beli bükülmüş Türk vatandaşına “Mülteciler gidecek, kiralar ucuzlayacak” umudu aşılıyor.

Emevi Camii’nde cuma namazı pozu verilir mi?

Türkiye, yeniden Osmanlı olur mu?

Halep 82, Şam 83 olur mu?

İlerleyen günlerde görürüz, erkenden konuşmayalım.

Şu an vatandaşın gündemi bunlar da değil zaten.

Vatandaş o sabah, Esat’ın devrildiğinin ertesi günü ne diyordu?

Bu sabah Mersin caddeleri boştu, Suriyeliler gitti mi?

Öyle sanıyor garibim.

Sanıyor ki şöyle olacak:

8 Aralık 2024, Esat devrildi.

9 Aralık 2024, Suriyeli göçmenler ülkelerine döndü.

10 Aralık 2024, ekmek 10 liradan 3 liraya düştü.

11 Aralık 2024, ev kiraları yüzde 80 düştü, 10 bin liralık kira yeniden 2 bin lira oldu!

Öyle olmayacak.

Göçmenler gidecekse yavaş yavaş gidecek.

Ekonomik etkisi çok yavaş ortaya çıkacak.

On yıllar sürecek.

Bunu herkes biliyor.

Ama birilerinin acelesi var, birilerinin iletişim oyunları kurgulaması lazım.

Onun için kocaman kocaman gazetecileri, televizyoncuları sınır kapılarına diktiler.

Bizim acar gazeteciler gidip sınır kapısında ülkesine dönen mülteci kafilesi bekledi.

Bizim vatandaş Mersin’de, acar gazeteci sınır kapısında sordu:

Suriyeliler gitti mi?

He, gitti!

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar