EVİ TAŞIMAK
-MERSİN-
Necmi Bey’in hayali bu değildi aslında.
Tamam, öyle büyük, ahım şahım hayalleri yoktu, büyük beklentileri yoktu ama böyle bir yaşamak da değildi hayal ettiği.
Kışın çilesini çok çekti Necmi Bey gençliğinde.
Doğup büyüdüğü Kars’ta…
Tahsil yaptığı Erzurum’da…
Memuriyete adım attığı Erzincan’da, sonra Sivas’ta…
Memuriyetinin son 25 yılında da Ankara’da.
* * *
Hele o Ankara…
Hele o kömür sıraları, akşamları kömür dumanlı caddelerde otobüs beklemeler…
Soğuktan içi titrerdi.
Paltosunun, atkısının, şapkasının düzenine, temizliğine bakanlar Necmi Bey’in içinin titrediğini bilmezdi tabii, nereden bilecek.
“Valla üstadım,” derdi Necmi Bey dairenden arkadaşlarıyla otobüs durağına yürürken, “emeklilikte Ankara’da durmam. Kars’a da dönmem. İzmir’e giderim. Yıldım kıştan”…
Daireden arkadaşları Necmi Bey’in İzmir sevdasını bilirlerdi, yine de her konuşmada ilk kez duyuyormuş gibi “İzmir,” derlerdi, “güzel İzmir”…
“Güzel tabii” derdi Necmi Bey, atkısını omzuna atarken eklerdi: “Sıcak İzmir.”
* * *
Beklenen gün geldi.
Necmi Bey emekli oldu.
İzmir’de bir ev almak hayali o kadar yakındı ki artık Necmi Bey’e.
Fakat bir aksilik oldu.
Büyük oğlan, “Lisans yapmak artık bir işe yaramıyor ki, beni İngiltere’ye dil okuluna gönderin” dedi.
Kıramadılar.
Necmi Bey’in emeklilik tazminatı, dayanışma sandığı tazminatı, çeyrek altınlardan, dövizlerden oluşan birikimi biraz eridi.
Küçük oğlan, bütçedeki bu delinmeyi fırsat bildi.
Yeni açılmış bir özel üniversiteye yarı burslu kaydoldu.
Necmi Bey’in parası biraz da oradan eridi.
Evin en küçüğü, Necmi Bey’in biricik kızının üniversiteye hazırlık kursu parası da yekûndan düşülünce…
“Aman hanım,” dedi Necmi Bey, “kız da özel üniversite kolaycılığına kapılmadan alalım şu evi. Para eriyecek”…
* * *
Trene atlayıp vardılar İzmir’e.
O mahalle şöyle, bu ev böyle derken, olmadı, Necmi Bey’in bütçesine denk bir ev bulunamadı. Sağa sola haber bırakıldı, emlakçılara telefon numarası verildi, dönüldü Ankara’ya.
Karanfil Sokak’ta bir ahbabına dert yandı Necmi Bey:
“Valla bir kışa daha tahammülüm yok Ankara’da.”
Ahbabı akıl verdi:
“Mersin’de ev baksana hocam sen. Sıcak memleket. Hem ucuz da.”
* * *
Karanfil Sokak’taki bu görüşmenin üzerinden bir ay geçti geçmedi, Necmi Bey, Mersin’in Ellinciyıl Mahallesi’nde, kooperatiften çıkma bir ev aldı.
Eksiği gediği vardı, zamanla tamamladı.
Etraf ıssızdı, alıştı.
Kışı bir katalitik soba için 3 büyük tüple geçirdiğini anlattı durdu telefonlaştığı arkadaşlarına.
Yaz tam istediği gibiydi, sımsıcaktı.
Ama sinek çoktu.
Komşulardan öğrendi, hurda lastikleri yakınca akşamları, sinek minek kalmıyordu.
Bir-iki sene böyle, Ellinciyıl Mahallesi’nin sessiz, huzurlu atmosferinde geçti.
Derken mahalle doldu.
Sağda bir inşaat, solda bir inşaat.
Bahçeli, minicik evler yıkıldı, apartman oldu, site oldu.
O kadar apartman, o kadar site, o kadar cadde yapıldı ki mahalleye, Necmi Bey’in sineğe karşı hurda otomobil lastiği yakacak komşusu kalmadı.
Selamlaşacak insan kalmadı mahallede.
* * *
“Tadı kaçtı buranın artık” deyip evi sattı Necmi Bey. Caddeye bakan ama sakin bir ev buldu. Park mark da yakın. Tam eve alıştı derken belediye Necmi Beylerin apartmanın önünden bir battıçıktı geçiriverdi.
Evin değeri düşmeden orayı da elden çıkardı Necmi Bey, bir başka eve geçti.
“Bak, burası nasıl sakin,” dedi eşine perdeyi takarken, “şuna bak, bırak arabayı, insan yok”…
Bir-iki sene fena geçmedi, kışın ılık, yazın sıcak, yuvarlanıp gitti Necmi Bey ile karısı. Komşu filan da buldular.
Fakat çok sürmedi, apartmanın yanında bir apartman, karşısında bir site, o yanında bir site, bu yanında bir apartman yükseldi.
Yollar değişti, caddeler değişti, çevre sakinleri değişti.
Bir gün, 4 katlı apartmanın 3’üncü katından, hemen karşılarındaki 20 katlı apartmana bakarken eşine seslendi Necmi Bey:
“Kars’taki köyde bir ev mi yapsak, hanım? Oğlanlar da destek verir. Bir ev taşımaya daha tahammülüm yok Mersin’de.”