DNA
-MERSİN-
Bugün sofrada ne var, bayım?
Bebek var!
Başka?
Çocuk var!
DNA sonucuna göre o bebeğin babası şuymuş, o çocuğun babası buymuş derken…
Bir yandan çocukların, bebeklerin fotoğraflarını yayınlayabilirsiniz.
Bir yandan tecavüz mağduru kadının adını, soyadını yayınlayabilir…
Mağdur kadının boy boy…
Ölmüş bebeğin acı acı…
Hiçbir şeyden haberi olmayan, ana kucağındaki bebeğin masum masum fotoğraflarının altına; şu dünyanın iğrençliklerini, eliniz titremeden yazarsınız:
“Bunun babası aslında şuymuş. Bu kadına tecavüz eden de o adammış.”
Ne kadar kolay, değil mi?
Kısacık yaşamına nice acılar sığan bir bebek, öldü gitti…
Kardeşleri kaldı geride.
Birisi anasının kucağında daha, o da bebek.
Dünyadan habersiz.
Melek gibi, saf, temiz…
Annesinin kucağında durduğu bir fotoğrafı var, onu alırsınız, yayınlarsınız, “DNA sonuçlarına göre onun babası şuymuş” dersiniz.
Ne kadar kolay.
Bir de kadının fotoğrafını yayınlarsınız, yazarsınız: “Tecavüze uğrayan da buymuş.”
Sonra bir-iki kınama cümlesi.
Bir-iki nutuk.
Bir-iki isyan sözcüğü.
“Lanet olsun, kıyamet kopsun artık” filan.
Sonra…
Sonra unutursunuz.
Bugün afişe ettiğiniz çocuk unutmaz.
Bugün afişe ettiğiniz kadın unutmaz.
Gün gelir, tecavüzcü katil hapisten çıkar, o bile unutur.
Ama mağdur unutmaz.
Bu çocuklar büyüyecek.
Okula gidecek.
İşe girecek.
Arkadaş edinecek.
Bugün sizin pervasızca paylaştığınız o fotoğrafları, o isimleri günün birinde birinin hatırlamasından hep endişe edecek bu çocuklar.
Biri dikkatlice yüzlerine bakınca korkacaklar belki de, “Acaba hatırladı mı?” diye.
Siz bunların hiçbirini hatırlamayacaksınız bile seneler sonra.
Ama sizin afişe ettikleriniz o endişeyi hep yaşayacak.
“Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma” demiş Anadolu erenleri, önderleri.
Şimdi düşünün…
Aynı şey sizin başınıza gelse…
DNA testi sonuçlarına göre, şuna göre, buna göre, onun babası şuymuş diye medyaya, sosyal medyaya fotoğraflarınızın, adınızın düşmesini ister miydiniz?
Ne hissederdiniz?
Sistematik tecavüze, fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz kalmış bir kadın mevzubahis olan.
Önünde uzun yıllar var.
Yaşayacak.
Yaşamalı.
Çocuklar var.
Yaşayacak.
Yaşamalı.
Birer medya malzemesi, birer dizi kahramanı, film kahramanı değil ki onlar.
İnsan.
Hakları korunacak, hukukları korunacak, hayatlarının geri kalan kısmını olağan şekilde yaşamaları için gereken neyse yapılacak.
Ama bütün bunlar, sosyal medyada boy boy fotoğrafları yayınlanarak, adları yazılarak yapılmayacak ki…
Durup düşündüm sonra:
Tecavüzcünün, şiddet uygulayan erkeğin, bebek öldüren erkeğin en ağır şekilde cezalandırılmasını istemek için ille de DNA sonucu mu lazımdı bize?