CENUP VİLAYETİ
-MERSİN-
Bir sonbahar akşamı, İstanbul, soğuk.
Yağmur çiseliyor.
Evrensel Kültür Merkezi’nden çıktık üç kişi, İstiklal Caddesi’nin kalabalığına karıştık.
“Kaldırımlarda yağmur kokusu” diye mırıldandım.
Güldü bal gözlü Trakyalı kız.
“Kimin bu şiir?” dedi. “Senin mi?”
“Yok,” dedim mantomun fermuarını çekip yüzümü kapatırken, “Attila İlhan’ın…”
* * *
Turan bizim oralardan, Tokatlı.
Bizim kafadan, devrimci.
Attila İlhan’ı burjuva bulur, şiirlerini arabesk.
Güldü.
Bir şey diyecek oldu.
O cümlesini tamamlayamadan polis bağırdı:
“Verin lan kimlikleri!”
Kimlikleri verdik.
Polis aracının kırmızı, yeşil, mavi ışığı altında, yağmurda baktı polis.
Kimlikleri verirken söylendi:
“Biri Tokatlı, biri Sivaslı… Ne yapıyorsunuz İstiklal’de?”
Trakyalı arkadaşa bir şey dememesine bozulmadım değil.
Niyeyse, “Sivaslıyım ama Mersin’de yaşıyorum” dedim.
“Mersin, Mersin” dedi polis.
Yoluna gitti.
Biz de yolumuza…
* * *
Trakyalı kız, “Mersin nasıl bir yer?” dedi.
“Güzeldir” dedim. “Fakat sen neyini merak ettin?”
“Ne bileyim işte” dedi. “Mesela tiyatro var mı, sinema var mı? Sosyal yaşam nasıl?”
(Geçmiş gün, yalan olmasın, Şişhane’den o yana yürürken çok şey anlattım da ne anlattım aklımda değil.)
Fakat doğma büyüme İstanbullu Trakya kızının gözünde Mersin köyden farksız!
Ha şarkta bir köy, bir kasaba, ha Mersin!
Abartısız böyle…
* * *
Yıllar geçti…
Sanırım doğma büyüme İstanbullu, Ankaralı, İzmirli birçok kişinin gözünde hâlâ bir şark kasabasıdır Mersin.
Olmadı, bir taşra vilayeti.
Öyle midir?
Yerleşik nüfusu 2 milyona dayanmış…
Geçici koruma statüsündeki Suriyelilerle birlikte 2,5 milyon nüfusa erişmiş…
Türkiye’nin en çok vergi veren 5’inci şehridir burası.
Ama taşra mıdır, bir cenup şehri midir Ankara egemenlerinin gözünde…
Öyledir!
* * *
İşte, son örnek, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati…
Bu şehrin belediye başkanı, “Metro projesi için kredi finansmanı imzasını ne zaman atacaksınız?” diye soruyor.
Yetmiyor, binlerce Mersinli soruyor, “Sayın bakan, metro projesi imzası ne zaman çıkacak?” diyor.
Bakandan tık yok!
Bakanın gözlerine bakıyoruz, ışık var mı diye…
Yok, bir ışık sızıntısı bile görülmüyor.
Bakan Bey konu Mersin olunca katarakt mı oldu, ne?
* * *
Trakyalı bal gözlü kız, Turan ve ben hayli zaman yürüdük o gece.
Yağmur yağıyordu.
Haldun Taner İstanbullusu gibi görünüyordu insanlar.
Turan, Haldun Taner’i de küçük burjuva bulurdu.
Gülmesin diye, “Şişhane’ye yağmur yağıyordu” demedim.
O gün, Evrensel Kültür’de bir şiir okumuştum. Oradan bir dize söyledim.
“Acemiydik, ince giyinmiştik, üşüyorduk!”
Şişhane’ye yağmur yağıyordu…