POLİTİKA 

BİR YENİLGİ YALNIZLIĞI

Çanakkale bir zafer destanı çoğulluğudur.

Sarıkamış bir yenilgi yalnızlığıdır.

Herkes Çanakkale’yi bilir de Sarıkamış’ı pek kimse bilmez.

Herkes “Çanakkale’de birlikteydik” der de kimse “Sarıkamış’ta birlikte donduk” demez.

Oysa “Bu cennet, bu cehennem bizim” dediği gibi büyük ozanın, ikisi de bizim değil midir?

* * *

Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü dolayısıyla yüzlerce açıklama, yüzlerce video gördük dün gün boyunca.

Belediyelerden şirketlere, üniversitelerden derneklere, siyasetçilerden sanatçılara herkes güzel sözlerle, güzel videolarla selamladı Çanakkale’de genç iken ölenleri, şehitleri.

Duygulandık.

Hatırlayanların, hatırlayıp da o videoları yapanların eline, emeğine sağlık.

Çanakkale Savaşları’na dair pek çok şey biliyoruz.

Hangi alay nerede vuruştu, nerede büyük çarpışmalar oldu, hangi alay nerede ne yaptı?

Mektuplar da var bolca.

Günlükler var.

Dönemin gazete, dergi haberleri var.

Filmler var.

Fotoğraflar var.

Asker, hangi gün hangi tayın ile karnını doyurdu, biliyoruz.

Hangi gün hangi siperde hangi yüzbaşı eşine mektup yazdı, biliyoruz.

Dövüşenlerden kimileri ölüme tekbir getirerek koştular, kimileri “Yaşasın vatan” diyerek ölüme koştular, biliyoruz.

Bütün bunları bildiğimiz ve elbette zafer kazandığımız için hepimiz Çanakkale’yi sahipleniyoruz.

Hepimiz Çanakkale’de birdik, beraberdik, omuz omza savaştık” diyoruz mesela.

Bazen “Hangi şehir Çanakkale’den daha çok şehit verdi?” diye tartışıyoruz, bazen “Çanakkale’de herkes var mıydı? Kürtler de var mıydı?” diye ayrışıyoruz.

Sarıkamış’ta donarak ölen on binlerce neferin hangi şehirlerden olduğunu merak etmiyoruz ama.

Donan neferlerin ekseriyeti Türk müydü, Kürt müydü, Arap mıydı?

Hangi şehir Sarıkamış’ta kaç şehit verdi?

En çok şehidi hangi şehir verdi Sarıkamış’ta?

Sivas mı, Erzincan mı, Erzurum mu, Van mı, Diyarbakır mı, Kayseri mi, Adana mı, Mersin mi?

Merak etmiyoruz bunu.

Saymıyoruz.

Neden?

Çanakkale’de filanca alaydan, filanca taburdan filanca onbaşının yazdığı mektubu bulup yayınlıyor bazen tarihçiler, filmciler…

Sarıkamış’ta filanca alaydan, filanca bölükten filanca çavuşun, erin mektubu niye yok?

Çanakkale’de üzüm hoşafı, buğday çorbası tayını vardı” diyoruz.

Sarıkamış yolunda ne yedi bizim neferler, biliyor muyuz?

Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” emrini Çanakkale’de vermişti büyük komutan.

O emrin benzeri Doğu Cephesi’nde verilmişti.

Ölmeyi emretmişlerdi on binlerce nefere.

Ne kaçmayı düşündüler, ne geri dönmeyi; madem emir böyle paşadan, yürüdüler, sabaha hiçbiri kalmadı, ayakta öldüler, biliyor muyuz?

* * *

Herkes Çanakkale’yi bilir de Sarıkamış’ı pek kimse bilmez.

Herkes “Çanakkale’de birlikteydik” der de kimse “Sarıkamış’ta birlikte donduk” demez.

Oysa “Bu cennet, bu cehennem bizim” dediği gibi büyük ozanın, ikisi de bizimdir…

İkisinin de kahramanları yoksuldur, emekçidir, isimsizdir.

Ruhları şad olsun…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar